Previous Page  387 / 705 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 387 / 705 Next Page
Page Background

386

Türk Miras Hukukunda Denkleştirme

dönülemez (TBK m. 293). Bağışlanan şeyin kabulünden sonra bağış-

layan tek taraflı olarak bağışlama sözleşmesini dönerek ortadan kal-

dıramaz. O hâlde bu durumda iki taraflı bir hukukî işlem meydana

gelmektedir.

Altsoy mirasçılar içinse kural denkleştirmenin yükümlülüğünün

olduğu yönündedir. Yine altsoy kazandırmayı alırken farklı yönde

bir irade mevcut değilse, bunu bilerek aldığı var sayılır. Mirasbırakan

altsoyuna böyle bir kazandırmada bulunduktan sonra, artık denkleş-

tirmeye olmayacağını beyan etse bile, denkleştirme yükümlülüğünün

doğmaması için yine iki taraflı bir hukukî işleme ihtiyaç vardır. Çünkü

altsoy kazandırma konusunu bu şekilde kabul etmezse bağışlama söz-

leşmesi kurulmuş olmaz.

Sonuç olarak denkleştirme yükümlülüğü yükleyen veya bu yü-

kümlülükten kurtaran irade beyanının tek veya iki taraflı olması, ekse-

riyetle işlemin bağışlama olup olmaması noktasında kilitlenmektedir.

Kanun koyucu tüm miras hukukunda temel prensip olarak göz

önünde bulundurduğu “miras bırakanın iradesinin önceliği” kuralını,

denkleştirme maddelerinde de devam ettirmektedir. Nitekim TMK m.

669/1’in “…miras paylarına mahsuben elde ettikleri…” lafzından, mi-

ras bırakanın bu iradesinin açık bir şekilde ortaya konmasının gerek-

tiği anlaşılmaktadır. Bununla beraber bir müspet veya menfi bir irade

ortaya konulmamış da olabilir. Böyle bir durumda da m. 669 devreye

girmektedir. İşte denkleştirmenin konusunu da asıl olarak bu iki du-

rum şekillendirmektedir: Mirasbırakanın irade beyanı ve m. 669. Şöyle

ki, denkleştirilecek değeri tespit ederken bakılması gereken ilk kıstas,

mirasbırakanın “bu değer payına mahsubendir” demesidir. Ancak

mirasbırakan hiçbir şey dememişse, ikinci adımda kanun koyucunun

onun yerine bu ifadeyi kullanıp kullanmadığına bakılmaktadır. Ka-

demeli olarak yapılan bu değerlendirme ile de verilen maddi değerin

denkleştirmeye konu olup olmadığı saptanmaktadır. Söz konusu sap-

tama miras bırakanın iradesinin olduğu durumlarda özellik arz etmez;

irade yönünde hareket edilir. Ancak karineden yola çıkılırsa, mirasçı-

nın tâbi olduğu zümreye göre değerlendirme yapmak gerekir. Dolayı-

sıyla mirasçının bulunduğu zümreye göre denkleştirmenin konusunu

şu şekilde tasnif edilebilir: