

496
UCP 600 Açısından Bankaların Belgelerle Bağlı Olması Kuralı
cek, bu ilişki hiçbir şekilde akreditif ilişkisini etkilemeyecektir. Buna
bağlı olarak bankanın inceleme yükümü, sadece kendisine ibraz edi-
len belgelerle sınırlı olacak ve satıcının uygun ibrazı gerçekleştirmesi
ile birlikte kendisine ödemenin yapılması gerekecek; sözleşmenin ge-
reği gibi ifa edilmediği yönündeki iddialar ancak bu aşamadan sonra
gündeme gelebilecektir.
37
Akreditif mekanizmasının işleyişi içerisinde
“önce öde, sonra dava et”
(“pay first, argue later”; “zuerst bezahlen, dann
prozessieren”
) şeklindeki uygulamaya
38
neden olan ve böylece satıcıya
güvence sağlayan bu prensip, milletlerarası ticaretin etkinliğini de
kuvvetlendirmektedir.
39
Akreditiflerin ticaret hayatındaki geçerliliğinin esası olarak ka-
bul edilen
40
bağımsızlık prensibi yargı kararlarında da açıkça ifade
edilmiştir. Örneğin, Yargıtay 11. H.D., “vesikalı akreditifte bütün il-
gililer tarafından emtia değil, vesaik nazara alınır… Malın ayıplı
olup olmadığı hususu ise Yeknesak Kurallar gereği bankaları ilgi-
lendiren bir hâl olmayıp malın ayıplı oluşundan doğacak uyuşmaz-
37
Jason C. T. Chuah, Law of International Trade, Sweet & Maxwell, London 2001,
s. 422; Leo D’Arcy/ Carole Murray/Barbara Cleave, Schmitthoff’s Export Trade –
The Law and Practice of International Trade, 10th ed., Sweet & Maxwell, London
2000, s. 170; Rodrigo, s. 6; Alavi, (Principle of Strict Compliance) s. 6; Reisoğlu,
(Akreditif) s. 67-68.
38
Söz konusu uygulama hakkında bkz. Tekinalp, s. 581-582.
39
Belgelerin sahte ya da lehtarın talebinin hileli olabileceği gibi ihtimaller dikkate
alındığında bağımsızlık prensibinin katı bir şekilde uygulanmasının haksız so-
nuçları beraberinde getirebileceği görülmüş; bu nedenle, uygulamada -ne UCP
500’de ne de UCP 600’de bu istisnaya yönelik bir düzenleme bulunmaktadır- ba-
ğımsızlık prensibine, genellikle “fraud exception” olarak ifade edilen istisna geti-
rilmiştir. Dilimizde bu istisnanın karşılığı olarak farklı ifadelerin kullanıldığı gö-
rülmektedir. Örneğin; “hakkın kötüye kullanılması halleri” (bu yönde bkz. Kaya,
s. 160-181; Doğan, s. 331 ve 337-339), “dürüstlük kuralına aykırılık” (bu yönde
bkz. Reisoğlu, (Akreditif) s. 315-330; Ekici, s. 166 vd.), “hile kuralı” (bu yönde
bkz. Gönenç Demir, Vesikalı Kredilerde (Akreditifte) Hile Kuralı, Yayımlanma-
mış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel
Hukuk Anabilim Dalı, İzmir 2007).
Amerikan mahkemelerinde ilk olarak “Sztejn v. J. Henry Schroder Banking Cor-
poration”, (1941) 31 N.Y.S. 2d 631, davası ile getirilmiş olan “fraud exception”
hakkında genel bilgi için bkz. Rodrigo, s. 6-8; konu hakkında ayrıntılı bilgi ve
farklı ülke uygulamaları için bkz. Al-Tawil, s. 182-223; Nevin Meral, “The Fraud
Exception in Documentray Credits: A Global Analysis”, Ankara Bar Review Vol.
5 Issue 2 2012, 39-76, s. 50-72; Ekici, s. 166-171.
40
Söz konusu belirleme “Ward Petroleum Corp. v. Federal Deposit Ins. Corp.”, 903
F.2d 1299 (1990), davasında yapılmıştır.