

502
UCP 600 Açısından Bankaların Belgelerle Bağlı Olması Kuralı
Daha önce de belirttiğimiz gibi, doktrinde genellikle belgelere sıkı
bağlılık ilkesinin uygulanmasının savunulduğu görülse de, UCP’de bu
yönde genel ve kesin bir belirlemede bulunulmamış; belli konularda
belgelere sıkı bağlılık ilkesinin, bazı başka konularda ise esas itibariyle
uygunluk ilkesinin benimsendiği görülmüştür. Her iki ilkeye de yer
veren en yerinde örneklerden biri UCP 500m. 37(c) olacaktır. Buna göre;
“Malın ticarî faturadaki tanımlaması akreditifteki mala ilişkin tanım-
lamaya uygun olmalıdır. Diğer bütün belgelerdeki mal tanımlaması
akreditifteki tanımlamayla çelişmeyecek bir biçimde genel ifadelerle
yapılabilir.” Burada, mal tanımlamaları bakımından, ticarî faturalar
açısından belgelere sıkı bağlılık ilkesinin, diğer belgeler açısından ise
esas itibariyle uygunluk ilkesinin benimsendiği görülmektedir.
Bununla beraber, yukarıda da belirtildiği gibi, incelemeye yöne-
lik standartları belirleyip uygulamak ulusal mahkemelere bırakıldığı
için,
61
farklı ülkelerde farklı görüşlerin benimsenmiş olduğu ve bu ne-
denle de konu üzerinde yeknesaklığın sağlanamadığı görülmekteydi.
Uygulamada, akreditif ilişkisi içerisinde ibrazı istenen belgeler ile
ibraz edilen belgeler arasında farklılıkların bulunması durumuna çok
sık rastlanılması karşısında belirtilen görüş ayrılıkları daha da önem
kazanmıştır. 1980’lerde yapılmış olan bir araştırmaya göre bu durum
ibraz edilen belgelerin %60’ında görülmekte iken 2000’lerin başında
yapılmış olan bir başka araştırmaya göre bu oran %70’leri aşmıştır.
62
Bu nedenle bankaların ibrazı istenen belgelere ilişkin olarak katı şe-
kilde akreditif amirinin belirlemelerine bağlı kalması genel olarak iş
dünyası için haksız ve sağlam temele oturmayan bir uygulama olarak
kabul edilmiştir.
63
61
Söz konusu belirsizliğin mahkemeler açısından yaratabileceği zorluğu bir örnek
ile açıklamak gerekirse; Alman Temyiz Mahkemesi, “dokümanlar a-d”nin “a ve
d” anlamında mı yoksa “a’dan d’ye (a,b,c,d)” anlamında mı kullanıldığı hakkında
karar vermek zorunda kalmıştır. Bu yönde bkz. Karl, s. 24.
62
Söz konusu araştırma hakkında bkz. Ross Cranston, Principles of Banking Law,
2nd ed., Oxford University Press, 2002, s. 384-390.
63
Akreditif ilişkisinin tarafları açısından bir değerlendirme yapıldığında her biri
için farklı bir ilkenin daha avantajlı olacağı görülecektir. Örneğin; satıcı tarafından
bedeli daha kolay elde edebilme adına esas itibariyle uygunluk ilkesinin uygulan-
ması talep edilebilecekken, alıcı tercihini, riskleri en aza indirme adına belgelere
sıkı bağlılık ilkesinden yana kullanacaktır. Bu yönde bkz. Karl, s. 26. Bu nedenle
tarafların çıkarları değil de bütün olarak akreditif mekanizması dikkate alınarak
bir değerlendirme yapılması yerinde olacaktır.