Previous Page  50 / 705 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 50 / 705 Next Page
Page Background

49

TBB Dergisi 2018 (134)

İpek Sevda SÖĞÜT

Avrupa Konseyi organları, insan embriyonunun hukuki statüsüne

tespit etmeye ilişkin çekingen bir tavır sergilediği ifade edilmektedir.

Ötenazi, kürtaj, öjenik, vücut parçaları üzerinde patent hakkı veya in-

san kopyalanması gibi konularda, önerilecek her çözümün öncelikle

“insan” ve “kişi” kavramlarına verilecek tanıma bağlı olmasına rağmen,

İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin bu tanımlara yer vermediği

gibi, embriyonun hukuki statüsünü de belirlemediği görülmektedir.

37

Bir diğer uluslararası hukuk metni olarak, 2005 yılında Unesco Ge-

nel Konferansı’nda kabul edilen “Biyoetik ve İnsan Hakları Evrensel

Bildirisi”nde de; gelecek nesillerin genetik yapılarının korunmasının

istenmesi ve bilimsel çalışmaların gelecek nesiller üzerindeki etkileri-

nin iyi planlanmasının gerekliliğinden; insan haysiyeti ve insan hakla-

rının gözetileceğinden bahsedilmekle birlikte, “insan” ve “kişi” kav-

ramlarından ne anlaşılması gerektiği ve embriyonun hukuki statüsüne

dair herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

38

Yaşamın başlangıcı, embriyo ve ceninin niteliği ve statüsü konu-

sunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise, Avrupa’da bilimsel ve

hukuksal olarak görüş birliği bulunmadığını ifade etmektedir. Mahke-

me bu konuda devletlere geniş bir takdir hakkı tanırken, “

En azından

embriyo ve ceninin insan ırkına ait olduğunun devletlerarasında yaygın ola-

rak kabul edildiği söylenebilir. Embriyo veya ceninin kişi haline gelme potan-

siyeli ve kapasitesi, onu Sözleşmenin 2. maddesi bakımından, yaşama hakkına

sahip bir kişi saymaksızın, insanlık onuru

39

adına korumayı gerektirir

.” sap-

37

Kıvılcım-Forsman, s. 97.

38

Sezen, s.90.

39

İnsan onuru sorunsalının genetik biliminin insan/embriyo üzerinde araştırma

yapabilme sınırları bakımından tarihsel süreçte tanımlama çabasına ilişkin farklı

görüşler için, bkz. Soner Tauscher, “Genetik Teknolojisinin Siyasi ve Etik Sınırları:

Genetiği Yönetmek”,

International Journal of Political Studies

, 2015, Issue:1, Vol:1,

s. 1-12. Embriyonun insan onurundan yararlanmasını reddeden görüşlere göre;

embriyo değişime uğramamış hücrelerden oluşmaktadır. Biyolojik olarak şahsi-

yet kazanana kadar, bu hücreler vücudun bir dokusu içerisinde özel bir hücre

haline gelmedikleri için seçilebilir değildir ve bu nedenle ahlaki olarak insanlık

öncesi bir imtiyaz ya da korumaya sahip değillerdir. Blastosist her ne kadar insan

gelişimi ile ilgili genetik bilgileri taşıyor olsa da, bunun bizatihi kişilikle ilgisi ol-

mayıp, vücutta bulunan diğer hücre kümeleri ile aynı seviyede bir ahlaki statüye

sahiptir. İnsan onuru özellikle müdahalelere karşı mutlak derecede korunmalıdır.

Embriyonun değerine ise, tam olarak insanların seviyesinde bir koruma sağlana-

maz. Zira o bir özdür. Embriyonun insan onurundan yararlanmasını savunanlara

göre ise; blastosist aşamasında embriyo kişilik statüsüne kavuşmaktadır ve tüm

amaç ve araçlar bakımından tam bir insan gibidir. Çünkü bu dönemde embriyo

kendisine kişilik kazandıran yaşamın kutsallığına sahip olmaktadır. Bu görüş,