

53
TBB Dergisi 2018 (134)
İpek Sevda SÖĞÜT
4. Medeni Hukuk Bakımından Embriyonun Statüsü
Erken embriyoyu hücre kümesi diye tanımlayıp ona bir kişilik ve
hukuki himaye tanımayan görüşlerin karşısında, bireyselleşme, ken-
di kendini yönetme sürecinin döllenmeden itibaren başladığını savu-
nanların
50
görüşleri yer almaktadır. Ancak her iki görüş de, hukuksal
kişilik statüsüne sahip bulunmayan bir şeyin de “üzerinde tasarruf
edilemez” nitelikte olabileceğini göz ardı etmektedir. Henüz anne kar-
nındaki embriyo bir “kişi” değildir. O ancak dil topluluğunun kamu-
sallığında birey ve akıl sahibi kişi olur. Fakat anne karnında hareket
eden cenin de müstakbel toplumsallaşma anlamında iletişimin bir öz-
nesidir ve bu yüzden ona karşı ahlaki ve hukuki ödevlerimiz vardır.
51
Medeni hukuk açısından kişiliğin kazanılması, TMK md.28’de;
“
Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona
erer. Çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla, ana rahmine düştüğü an-
dan başlayarak elde eder
” şeklinde ifadesini bulmaktadır. Bu hükme göre
gerçek kişiliğin kazanılması açısından iki şart aranmaktadır: Tam do-
ğum ve sağ doğum. Burada dünyaya gelen çocuğun herhangi bir sağ-
lık probleminin bulunmaması veya ana rahmindeyken yaşama şans ve
yeteneğine sahip olması gibi özellikler aranmamaktadır.
52
Çocuğun hak ehliyetini kazanma ve medeni haklardan yararlan-
ma anı, geçmişe etkili olarak, doğumdan önceki an olan “ana rahmine
düşme anı”nda başlar. Ana rahmine düşme anı, genel kabul gören gö-
rüşe göre, cinsel birleşme anı (yumurta ve spermin birleşmesi- döllen-
me anı) değildir; ana rahmine düşme anı, embriyonun “rahim duvarı-
na tutunma anı
53
” olarak değerlendirilmektedir.
54
50
Amaç cenine hukuki koruma sağlamak ise, yapay döllenmedeki gelişmeler de
göz önüne alınarak, hak ehliyeti bakımından döllenme anına üstünlük tanımak
gerektiği savunulabilir. Bu durumda, dış ortamda döllenmiş embriyonun kişiliği
olduğu kabul edilecek olursa, onun embriyo halindeyken üzerinde yapılabilecek
her türlü tahribat ve haksız fiil sonucu sakat doğması halinde, bu durum nedeni
ile uğradığı zararları talep edebilecektir. Nagehan Kırkbeşoğlu, Soybağı Alanında
Biyo, İnsan Doğasının Geleceği, (çev etik ve Hukuk Sorunları, Vedat Kitapçılık,
İstanbul 2006, s.17.
51
Jürgen Habermas. Kaan H. Öktem), naklen, Everest Yayınları, İstanbul 2003, s. 58.
52
Beksaç/Çakar/Akipek Öcal/Katoğlu, s. 128.
53
Embriyo, kadın ve erkeğin üreme hücrelerinden oluştuğu için, her ikisinin ortak ki-
şilik değeridir. Üreme hücrelerinin birleşmesi ile oluşan embriyo, doğana kadar kişi
statüsünde olmasa da, anne ve babasından ayrı, onların malvarlığı haklarından öte
bir canlı, nidasyon veya implantasyon anından itibaren yaşama hakkına sahip bir
varlık ve döllenme anından itibaren de, insan onuruna yakışır şekilde korunması ge-
reken bir insan adayı olduğu yönünde bkz. Öztürk Aydın, Üremeye Yardımcı Tedavi
Yöntemlerinden Doğan Hukuki Sorumluluk, Legal Yayıncılık, İstanbul 2014, s. 25.
54
Kalkan Oğuztürk, s. 250; s. 246, dn.380;s. 253.