Previous Page  370 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 370 / 497 Next Page
Page Background

369

TBB Dergisi 2017 (özel sayı)

Berna YÜRÜT

düşünürler kadınların devlet işlerine karışmasına, kadın-erkek eşitli-

ğine ve kadın hürriyetine karşı çıkmışlardır. Kadınlar akıldan yoksun-

dur ve erkek akılcı varlık olarak, akıl dayatma hakkına sahiptir. 17. ve

18. yüzyıllar boyunca, öncesinde ve sonrasında, kadının eş ve anne

olarak evine ait olduğu varsayımı neredeyse evrenseldir.

6

Aydınlanma çağı düşünürleri insan haklarının yalnızca erkekler

için var olduğunu ileri sürmektedir. Bu düşünürlere göre, kadın bir

süs eşyası gibi eve aittir. Kadının hayatı tek boyutlu ve basittir. Erkek

hayatı ise çok boyutlu ve bölünmüştür. Özel alan kamusal alan ay-

rımına dayanarak kadının kamusal alanla herhangi bir ilgisinin ola-

mayacağı, kamusal alanın ve kamusal alana ait tüm hakların erkeğe

ait olduğu fikri hâkimdir.

7

Rousseau, Montesquieu ve Voltaire gibi

devrimler çağına ilham veren düşünürler ve Robespierre gibi Fran-

sız Devriminin önemli temsilcileri kadının biyolojik ve yetenek olarak

erkekten zayıf olduğunu, kadının vazifesinin kocasına itaat etmek, ev

işleri ile ilgilenmek ve çocuklarını büyütmekle sınırlı olduğunu ileri

sürmüşlerdir. Kadınlar siyasetle ilgilenmemelidir.

8

Amerikan Bağım-

sızlık Bildirgesi’nin fikir babalarından olan Locke kuramsal olarak

doğal hakların tüm insanlar için olduğunu savunmaktadır. Ancak

insan sözcüğü genel anlamda değil, tek ve özel bir tür olan erkekleri

anlatmak için kullanılmıştır. Locke’a göre kamusal işlere katılma ve

vatandaşlık için aranan özellik rasyonelliktir. Her erkek yeterince ras-

yoneldir. Kadınlar ise akıldan yoksundurlar ve doğal olarak kamusal

hayata katılmaları uygun değildir. Doğal hakların sahibinin erkekler

olduğunu ileri süren bu düşünce 20. yüzyıla kadar Amerikan huku-

kundaki yerini korumuştur.

9

Bununla beraber aydınlanma çağının

ünlü düşünürlerinden Condorcet “Ya insan ırkının hiçbir üyesinin

hiçbir hakkı yoktur, ya da hepsi aynı haklara sahiptirler; dini, rengi ya

da cinsiyeti ne olursa olsun bir başkasının haklarına karşı oy kullanan

kişi, böylelikle kendi haklarını tehlikeye atar”

10

diyerek kadın erkek

eşitliğini savunmuştur.

6

Güriz, s. 43; Öztürk, s. 33; Josephine Donovan, Feminist Teori, Çev. Aksu Bora-

Meltem Ağduk Gevrek-Fevziye Sayılan, İletişim Yayınları, İstanbul, 2015, s. 25.

7

Güriz, s. 45; Öztürk, s. 38.

8

Güriz, s. 25-43.

9

Donovan, s. 27-28.

10

Marquis de Condorcet, “Sur L’admission des Femmes au droit de cite”, 1790, Ak-

taran: Fatmagül Berktay, Tarihin Cinsiyeti, Metis Yayınları, İstanbul, 2015, s.42.