Previous Page  77 / 497 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 77 / 497 Next Page
Page Background

76

6545 Sayılı Kanun Cinsel Saldırı ve Cinsel Taciz Suçlarına Ne Getirdi? Ne Getirebilirdi?

dönemde cinsel suçların

“genel ahlâk ve adabı koruma”

amacı güttüğü,

oysa bugün

“cinsel özgürlük”

kavramını esas alan başka bir anlayışın

hâkim olduğu unutulmamalıdır.

35

Dolayısıyla eski kanun döneminde

sarkıntılık olarak değerlendirildiği görülen

“kaş, göz el işareti yapmak”

“mektup yazmak”

gibi bazı fiiller, 5237 sayılı TCK döneminde ve ancak

cinsel özgürlüğü ihlal etmeye elverişli olduğu takdirde cinsel taciz su-

çuna vücut verebilir.

Buraya kadar yapılan açıklamaların ardından, benimsediğimiz

cinsel davranış anlayışı çerçevesinde bir sarkıntılık tanımı yapmak

gerekirse; sarkıntılık

“kişinin cinsel özgürlüğünü ihlal etmeye elverişli ani

gelişen ve süreklilik arz etmeyen (kesiklik gösteren) cinsel davranış”

olarak

tanımlanabilir.

36

Burada önemli olan mağdur üzerinde devamlılık gösteren davra-

nışların var olmamasıdır. Ancak süreklilikten kasıt, eylemin oldukça

uzun bir süreye yayılması veya mutlaka birden fazla tekrar edilmesi

değildir.

37

Dolayısıyla failin hareketinin süreklilik kazanmadığı ve fa-

ilin davranışını ısrarla sürdürmediği hallerde, cinsel saldırının sarkın-

tılık düzeyinde kaldığı söylenebilir.

38

Hangi davranışların bu nitelikte olduğu davranışın yoğunluğuna,

etkisine ve devam süresine bağlı olarak her somut olayda belirlenmeli-

dir.

39

Düşünsel olarak, suçun hafif şekliyle basit şeklini birbirinden ayı-

racak sihirli bir formül ortaya koymak mümkün değildir. Ancak sınır-

layıcı olmamak kaydıyla bir takım tespitlerde bulunulabilir. Örneğin

failin davranışının isteği dışında kesintiye uğradığı hallerde (örneğin

fail dokunduktan sonra mağdurun çekilmesi) failin davranışını ısrar-

la sürdürmeye devam etmesi durumunda suçun sarkıntılık düzeyini

aştığı söylenebilir. Burada belirleyici olan temasın sayısı değil, failin

davranışını ısrarla sürdürmeye çalışması ve artık hareketin kesiksiz

olarak nitelendirilememesidir.

35

Dönmezer, s. 187.

36

Benzer tanım için bkz. Tezcan-Erdem-Önok, 11. Baskı, s. 338; Mehmet Emin Ar-

tuk - Ahmet Gökcen - Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 15. Baskı,

Ankara 2015, s. 288.

37

Tezcan-Erdem-Önok, 12. Baskı, s. 360.

38

Tezcan-Erdem-Önok, 12. Baskı, s. 360; Özbek-Kanbur-Doğan-Bacaksız-Tepe, 7.

Baskı, s. 322.

39

Tezcan-Erdem-Önok, 12. Baskı, s. 360.