Background Image
Previous Page  422 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 422 / 465 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2011 (97)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları

421

vurucunun görüşlerinin Sözleşme’nin 10’uncu maddesi kapsa-

mında korunduğu açıkça belirtilmiştir. Son olarak, başvurucunun

gelecekte zarar göreceğine ilişkin bir ihtimal yoktur çünkü 301’inci

maddede, Sözleşme’nin 10’uncu maddesi kapsamındaki ifade öz-

gürlüğü hakkı ile uyumlu takibatları güvencelemek adına yapılan

değişiklikten bu yana bir takım güvenceler sağlanmıştır.

62. Hükümet, bir yasanın Sözleşme ile bağdaşmazlığının iddia edil-

mesini

in abstracto

içeren bir başvurunun Sözleşme sisteminde ka-

bul edilemez olduğunu; çünkü bunun

actio popularis

anlamına ge-

leceğini tartışmıştır. (bkz.

Noël Narvii Tauira and 18 others v. France

,

no. 28204/95, Commission decision of 4 December 1995, Decisions

and Reports (DR). 83-A, p. 130) Söz konusu olayda başvurucu,

Mahkeme’nin Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesi hakkında

bir inceleme gerçekleştirmesini

in abstracto

talep etmiştir. Başvuru-

cunun

“ 301’inci madde konu ile ilgili kısmı Türkiye’nin, Sözleşme’nin

7, 10 ve 14’üncü maddeleri kapsamındaki ödevlerinin ihlalidir”

şeklin-

deki ilkesel istemi,

actio popularis

kavramına dayanan bir şekilde

biçimlendirilmiştir.

63. Hükümet, mağdur statüsü koşulunun Sözleşme’nin denetim siste-

minin yardımcı/ikincil (subsidiary) doğası ile yakından bağlantılı

olduğunu kaydeder. Bireysel başvuru hakkının uygulanması Söz-

leşmenin potanisyel olarak ihlalini önlemek için kullanılamaz: Te-

orik olarak Sözleşme sistemi, ortaya çıkmış bir ihlalden

a posteriori

başka türlü bir ihlalin incelenmesine –eğer kabul edilebilir bulun-

muşsa, sonuçlandırılmasına- izin vermez. (

Bkz. Noël Narvii Tauira

ve diğer 18 kişi

, yukarıdaki

Federation Chrétienne des Témoins de Je-

hovah v. Fransa

(dec.), no. 53430/99, 6 Kasım 2001; ve

Décision Est

Video Communication SA and others v. Fransa

(dec.), no. 66286/01,

8 Ekim 2002). Her ne kadar Mahkeme bu kuralın istisnalarının

olabileceğini kabul etse de, başvurucunun durumu anılan istisna-

lara girmemektedir. Başvurucu, kişisel olarak kendisini etkileyen

benzer bir ihlalin ortaya çıkma ihtimaline yönelik makul ve ikna

edici deliller göstermemiştir; bu bakımdan sadece şüphe ve tah-

min yeterli değildir. (Bkz.

Ada Rossi ve diğerleri v. Italya

(dec.), nos.

55185/08, 55483/08, 55516/08, 55519/08, 56010/08, 56278/08,

58420/08 ve 58424/08, ECHR 2008‑..., ve

Arabadjiev ve Stavrev v.

Bulgaristan

(dec.), no. 7380/02, 14 Şubat 2006).