

Yargıtay Kararları
490
ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında
hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek
mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve sa-
vunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların
yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası
yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilme-
si, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi
ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi,
hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve
isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma
ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapıla-
cağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve
Tebligat Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf
olabilecektir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasın-
da değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır.
Mahkemenin, bozma ilamına uyma ya da direnme konusunu ka-
rara bağlamadan önce de, bozma ilamını ve duruşma gününü taraflara
kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, 6217 sayılı Kanu-
nun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK
)’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK )’nun 429. maddesinin
amir hükmü gereği, zorunludur.
Nitekim, bozma sonrası mahkemece yapılacak işlemleri düzenle-
yen 1086 sayılı HUMK’nun 429/2. maddesinde, “...Mahkeme, temyiz
edenden 434’ncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak
suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten
sonra, Yargıtay’ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar ve-
rir.” hükmü öngörülmüştür.
Bu açık hüküm karşısında mahkeme, bozma ilamını taraflara teb-
liğ edip; kendiliğinden tarafları duruşmaya davet etmekle yükümlü-
dür. Belirtilen usulü işlemler tamamlanmadan ve bozma sonrası taraf
teşkili sağlanmadan, mahkemece direnme ya da uyma kararı verilmesi
olanaklı değildir ( HGK’nun 26.09.2007 gün ve 2007/11-652 E. -624 K;
02.07.2003 gün ve 2003/2-408 E.-467 K. sayılı ilamları ).