Background Image
Previous Page  450 / 477 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 450 / 477 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2012 (100)

Yargıtay Kararları

449

zorunlu müdafi atandığından haberlerinin olduğu söylenemeyeceğin-

den, hükmün sanıklara da tebliğ edilerek, temyiz dilekçesi vermeleri

halinde, temyiz davasına bakılması adalete uygun düşecektir.

Olaya başka bir açıdan bakıldığında;

Anayasanın 36. maddesinde yer alan; “

Herkes, meşru vasıta ve

yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı

olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir

” şeklindeki

düzenlemenin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, “adil yargılanma

hakkı”nı düzenleyen 6. maddesinin 3. fıkrasının (b) ve (c) bentlerin-

de; “

Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir: a)….; b) Savunmasını

hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak; c) Kendi ken-

dini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak

ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti

gerektiriyorsa mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin

yardımından yararlanabilmek…

” biçimindeki düzenleme ile birlikte de-

ğerlendirilmesi halinde varılması gereken sonuç; savunma hakkının,

temel insan hakları arasında yer alan hak arama hürriyetinin bir ge-

reği olduğu ve avukat tutma hakkının da savunma hakkından ayrı

düşünülemeyeceği gerçeğidir. Bu durumda, mevzuatımızda zorunlu

müdafilik sistemini öngören yasanın amacı, kendisini savunmak için

yeterli maddi olanağı bulunmayanların bu hakkı kullanamamaların-

dan kaynaklanabilecek muhtemel hak kayıplarının önlenmesi, dola-

yısıyla da savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin sağlanması su-

retiyle, adil yargılanmanın gerçekleştirilmesidir. Bunun doğal sonucu

olarak, parası olan sanık nasıl ki vekaletname verdiği avukatı serbestçe

tayin edebiliyorsa, parası olmayan sanığın da aynı şekilde avukatını

serbestçe belirleyebilmesi, en azından kendisine tayin edilen avukatı

beğenmediğinde değiştirme hakkının bulunması, daha da ötesi, görül-

meye başlayacak davada kendisine bir avukat atandığının sanığa bil-

dirilmesi gereklidir. Kendisine avukat atandığını dahi bilmeyen ya da

kendisine avukat atanmakla birlikte beğenmediği takdirde bu avuka-

tın değiştirilmesini isteme hakkına sahip bulunmayan bir sanığın, bu

avukatın tüm tasarruflarından sorumlu tutulması gerektiğini veya bu

avukatın yaptığı tüm işlemleri peşinen kabul etmiş sayılacağını söyle-

mek nasıl olanaklı değilse, böyle bir durumda savunma hakkının tam

anlamıyla kullanılabileceğini düşünmek de olası değildir.