

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
460
verdiği ifadelerin ve ikrarların ceza davasında delil olarak kabul
edilemeyeceğini, çünkü bunların yasaklanmış sorgu yöntemleriy-
le elde edildiklerini belirtmiştir.
29. Bölge Mahkemesine göre, 1 Ekim 2002 tarihinde dedektif polis E.,
çocuğun nerede olduğunu söylemeyecek olursa katlanılmaz acı
vermekle başvurucuyu tehdit etmek suretiyle, Kanunun 136a(1).
fıkrası anlamında yasak sorgu yöntemleri kullanmıştır. Bu ne-
denle başvurucunun bu yasak sorgu faaliyetinin bir sonucu ola-
rak verdiği her ifade, kabuledilebilir olmayan bir delildir. Bu delil
dışlama (
Beweisverwertungsverbot
) işlemi, sadece yasadışı tehditten
hemen sonra verilen ifadeleri değil, ama Ceza Muhakemesi Kanu-
nunun 136a maddesinin ihlalinin sonuçları devam ettiği sürece,
o günden itibaren soruşturma makamlarına verilen bütün diğer
ifadeleri de kapsar.
30. Bölge Mahkemesine göre, yasak yöntemlerin kullanılması suretiy-
le sebep olunan usulsüzlük ancak, başvurucunun sonraki ifadesi
sırasında, acıya tabi tutma tehdidinin bir sonucu olarak verdiği
önceki ifadelerinin aleyhine delil olarak kullanılmayacağı şeklinde
kendisine bir bilgi verilmiş olması halinde giderilebilirdi. Ancak
başvurucuya sadece ifade vermeme hakkı bulunduğu söylenmiş,
başvurucuya hukuka aykırı elde edilen delillerin kabuledilebilir
olmadığına dair bir bilgi verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun
sonraki ifadelerini vermeden önce yapılan bilgilendirme, bir “nite-
likli bilgilendirme” (
qualifizierte Belehrung
) olmamıştır.
31. Ancak Bölge Mahkemesi, delil olarak kabul edilmeyecek şeyleri
söz konusu bu ifadelerle sınırlamıştır. Bölge Mahkemesi, yasak-
lanmış yöntemlerle kendisinden alınan ifadeler sonucu soruştur-
ma makamları tarafından öğrenilen çocuğun cesedi gibi bulgula-
rın, ceza davasından dışlanacaklarına ve kullanılmayacaklarına
dair bir beyanda bulunulması için başvurucunun yaptığı başvuru-
yu reddetmiştir. Bölge Mahkemesi şöyle demiştir:
“Ceza Muhakemesi Kanununun 136a maddesine aykırılığın, bir
ifade sonucu elde edilen bulguların delil olarak kullanılmamasını
gerektirecek kadar geniş bir etkisi yoktur. Mahkememiz, müellif-
lerin ve mahkemelerin uzlaştırıcı (
Mittelmeinung
) görüşlerine ka-
tılmaktadır; buna göre, olayın içinde bulunduğu özel şartlar içinde