

TBB Dergisi 2012 (101)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
463
aleyhinde devam eden soruşturmanın sonucunda belli olacaktır.
Ancak bu görevlilerin iddia konusu yasadışı eylemleri, başvuru-
cunun işlediği suçu hafifletmemiştir. Yürütme organına mensup
polislerin yanlış hareketleri, yargı organının maddi olayları huku-
ka göre değerlendirmesini engellemez.
2. Federal Adalet Mahkemesi önündeki yargılama
37. Başvurucu ertesi günü, mahkumiyet kararına karşı Federal Adalet
Mahkemesine temyizde bulunmuştur. Başvurucu, Bölge Mahke-
mesinin 9 Nisan 2003 tarihli kararında, muhakemeye devam edil-
memesine dair ön başvurusunu reddetmesi nedeniyle şikayetçi
olmuştur. Bölge Mahkemesi ayrıca, yasaklanmış yöntemlerle alı-
nan ifadeler sonucu soruşturma makamları tarafından öğrenilen
çocuğun cesedi gibi bulguların, ceza davasında kullanılmayacak-
larına dair bir beyanda bulunmayı da reddetmiştir. Başvurucu
9 Nisan 1993 tarihli temyiz talebinin gerekçeleriyle birlikte, bu
başvurularının birer kopyasını da eklemiştir. Başvurucu ayrıca,
muhakemeye devam edilmemesi ile polisin kendisine karşı işken-
ce tehditleriyle ilgili başvurusunu reddeden 9 Nisan 2003 tarihli
Bölge Mahkemesi kararını ve Federal Adalet Mahkemesinin delil
dışlamanın ve muhakemenin engellenmesinin “ötesine sıçrayan”
tutumuyla ilgili gelişmekte olan içtihatlarını eklemiştir (“
dass ein
derartiges Verhalten das Verwertungsverbot ‘überspringt’ und ein Ver-
fahrenshindernis begründet
”).
38. Federal Savcı 9 Mart 2004 tarihinde verdiği mütalaada, başvurucu-
nun temyizinin açıkça temelsiz olduğunu belirterek reddedilmesi-
ni istemiştir. Savcı, yasak sorgu yöntemlerinin kullanılmış olma-
sının ceza davasının görülmesini engellemediğini iddia etmiştir.
Ceza Muhakemesi Kanununun 136a maddesi sadece, açıkça sıra-
lanmış olan yasak yöntemlerle elde edilen bulguların delil olarak
dışlanmasını öngörmüştür. Oysa başvurucu Ceza Muhakemesi
Kanununun 136a(3). fıkrasına aykırılık şikayetinde bulunmamış-
tır. Her halükarda böyle bir şikayetin hiçbir temeli yoktur; çünkü
Bölge Mahkemesi, başvurucunun önceki ifadelerinin delil olarak
kabul edilmeyeceğine dair bilgilendirmede bulunduktan sonra,
başvurucunun sadece duruşmada verdiği ikrarı kullanmıştır.