

TBB Dergisi 2012 (101)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları
495
revi anlamını büyük ölçüde kaybedecektir (
bk. yukarıda geçen Niko-
lova ve Velichkova, §62; krş. ayrıca yukarıda geçen Ali ve Ayşe Duran,
§66
).
124.Mahkeme, Frankfurt Bölge Mahkemesinin D.’nin ve E.’nin ceza-
larını karara bağlarken çeşitli hafifletici sebepleri dikkate almış
olmasını gözden kaçırmamaktadır (bk. yukarıda parag. 50). Mah-
keme bu davanın, keyfi ve vahşice eylemlerde bulunan devlet gö-
revlilerinin bu eylemleri gizlemeye çalıştığı ve Mahkeme’nin infaz
edilebilir bir hapis cezası verilmesinin daha uygun olacağını dü-
şündüğü diğer bazı davalarla (
krş. örneğin yukarıda geçen Nikolova
ve Velichkova, §63; ve yukarıda geçen Ali ve Ayşe Duran, §67-72
) kar-
şılaştırılabilir olmadığını düşünmektedir. Bununla birlikte, birine
günlüğü 60 Euro’dan 60 gün ve diğerine günlüğü 120 Euro’dan 90
gün karşılığı sembolik para cezaları verilmesi ve daha sonra bu ce-
zaların ertelenmesi, davalı devletin cezalandırma pratiğine uygun
olsa bile, Sözleşme’nin 3. maddesinin ihlali için yeterli bir karşılık
olarak görülemez. Sözleşme’nin çekirdek haklarından birinin ihla-
liyle açıkça orantısız olan böyle bir ceza, gelecekte zor durumlarda
kötü muamele yasağının ihlallerini önlemek için gerekli caydırıcı-
lığa sahip değildir.
125.Mahkeme, verilen disiplin cezalarıyla ilgili olarak, hem D. ve hem
de E.’nin soruşturma ve yargılama sırasında, suçların soruştu-
rulması ile doğrudan ilgili olmayan birimlere nakledildiklerini
kaydeder. D. daha sonra, Emniyet Genel Müdürlüğü Teknoloji,
Lojistik ve İdare Başkanlığına atanmıştır. Bu bağlamda Mahke-
me, devlet görevlilerinin kötü muamele ile suçlandıkları zaman,
soruşturma veya yargılama sırasında görevlerinden alınmalarının
ve mahkum edilmeleri halinde meslekten çıkarılmalarının önemli
olduğunu defalarca belirttiğini hatırlatır (
bk. örneğin yukarıda geçen
Abdülsamet Yaman, §55; yukarıda geçen Nikolova ve Velichkova, §63;
ve yukarıda geçen Ali ve Ayşe Duran, §64
). Mahkeme bu davadaki
olayların, yukarıda belirtilen davalardaki olaylarla karşılaştırıla-
bilir olmadığını kabul etmiş olsa da, yine de D.’nin daha sonra bir
polis biriminin başına atanmış olmasının, yetkililerin Sözleşme’nin
3. maddesine aykırılığın ağırlığına yeterince karşılık verip verme-
dikleri konusunda ciddi kuşkular doğurduğunu tespit eder.