Background Image
Previous Page  157 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 157 / 465 Next Page
Page Background

Yaşama Hakkı

156

Kanun’un 16. maddesinde , meşru savunma hakkının kullanılması

çerçevesinde polisin silah kullanmaya yetkili olduğu belirtilmiştir. Fa-

kat yeni TCK ve PVSK açısından, meşru savunmada aranan

“oranlılık

ilkesi”

uyarınca yalnızca mülkiyeti korumak için yaşama hakkının teh-

like altına sokulması hukuka uygun olmayacaktır

43

.

C-Yakalama ve Kaçmanın Önlenmesi

Sözleşme’nin 2/2-b maddesi , tehlikeli kişilerin yakalanması veya

kaçmasının önlenmesi bakımından silah kullanılması konusunda bir

dayanak oluşturmaktadır. Yaşamın tehlikeye atılması ancak silah kul-

lanılmasının mutlaka gerekli olması halinde hukuka uygun sayılır. Baş-

ka bir ifade ile öldürme kastı ile hareket edilmemiş olması gerekir. Silah

kullanma ve silahlı çatışma konusuna aşağıda ayrıca değinilmiştir.

D-Ayaklanmanın bastırılması

AİHS m. 2/2-c’ de öngörülen ve öldürmeyi hukuka uygun kılan

son durum ayaklanmadır. Ayaklanma, çok sayıda kişinin büyük çapta

şiddet kullandığı, ekstrem durumları ifade eder. Fakat böyle bir du-

rumda da kamu düzenini yeniden tesis etmek için silah kullanmanın

mutlaka zorunlu olması şartı aranır

44

.

E- Değerlendirme.

Yaşama hakkı Sözleşme’nin mutlak haklar kategorisine girmekle

birlikte sınırsız bir hak değildir. 2. maddenin 2. fıkrasında kuvvet kul-

lanmanın meşru olduğu durumlar sınırlı olarak sayılmış olup bunların

genişletilmesine imkân yoktur. Devletler savaş ve olağanüstü durum-

larda dâhil 2. maddenin 2. fıkrasına aykırı önlemler alamazlar.

Meşru müdafaanın istisna oluşu her türlü izahtan varestedir. Ay-

rıca bir ayaklanmanın bastırılmasında, meşru müdafaa veya ıztırar ha-

linin şartları bulunmadıkça adam öldürmenin hukuka uygunluğun-

dan bahsedilemez.

2. maddenin 2. fıkrası kasten öldürmeye izin verilen haller değil-

dir. Burada mutlaka gerekli olan bir güç kullanımı nedeniyle daha çok

43

Tezcan, Erdem, Sancakdar, Önok, s.113;

44

Tezcan, Erdem, Sancakdar, s.116;