

TBB Dergisi 2012 (103)
Zeki YILDIRIM / Ekrem ÇETİNTÜRK
49
Bu aykırılığa gerekçe olarak; özellikle hürriyetlerle ilgili kanunla-
rın düzenlenmesinde makûl ve kabul edilebilir olanları aşan ölçütler
kullanılamayacağı; adam öldürme veya ölüme sebebiyet verme suçları
ile ekonomik bir suçu aynı düzeye getiren veya yaklaştıran bir yasama
anlayışının kabul edilemeyeceği; benzeri kambiyo senetleri için hiçbir
hürriyeti bağlayıcı ceza tehdidi altında olmayan ekonomik fiillerin,
çeklerde, çok ağır nitelikteki suçlara benzer bir şekilde cezalandırılma-
sı kanunların düzenlenmesindeki ölçülülük esaslarını ihlâl edeceğini
bunun da Anayasa’daki eşitlik kavramına aykırılık oluşturacağını; ya-
sakoyucunun her özel ceza kuralı yönünden ceza yasalarının bütün-
lüğü içinde belirli ölçüler ve dengeler gözeterek düzenleme yapmak
zorunda olduğunu; ekonomik ilişkilerle ilgili koruyucu düzenlemeler-
de, ekonomik yaptırımların önde gelmesi gerektiğini; bunlar için ceza
kurallarının en sonda düşünülebilecek tedbirler olduğunu; bu yönüyle
de düzenlemenin, ekonomik bir suç olan karşılıksız çek için ölçüsüz
bir yaptırım olarak 37’nci maddeye aykırı olduğunu ifade etmiştir.
Bilindiği gibi, Anayasa’nın 13’üncü maddesinde temel hak ve öz-
gürlüklerin özlerine dokunulmaksızın sınırlandırılmasında ölçülülük
ilkesine riayet edileceği hususu açıkça düzenlenmiştir. 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu’nun 3’üncü maddesinde düzenlenen yaptırımların oran-
tılı olması ve ceza hukukunun son çare olma özelliği (ikincillik ilkesi)
bu anayasal ilkenin bir yansımasıdır. 5237 sayılı Kanun’un 3’üncü mad-
desinin gerekçesinde,
“Suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin
sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak ceza hukuku yaptırımlarının
haklı ve ölçülü olması gerekir. Çünkü ancak haklı ve suçun ağırlığıyla orantılı
bir yaptırım ile suç işleyen kişinin bu fiilinden pişmanlık duyması ve yeniden
topluma kazandırılması söz konusu olabilir.”
denmektedir. Buna göre, ceza
hukuku işlemleri yapılmasıyla sağlanması beklenen yarar ve verilmesi
imkân dâhilinde olan zarar arasında bir oranın bulunması, aksi takdirde
işlemden vazgeçilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, ceza hukuku,
toplumsal barışın devamı bakımından başvurulması kaçınılmaz olduğu
zaman devreye girmelidir.
Buna göre, hukukî veya idarî sorumluluğun yeterli olduğu du-
rumlarda adlî nitelikteki cezalar verilmemelidir. Bu bağlamda da,
ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması nedeniyle adli nitelikte
yaptırım uygulanmasının ölçülülük ilkesini zorladığını değerlendir-
mekteyiz.