

Parlamenter Sistem ve Türkiye Açısından Bir Değerlendirme
254
güçlenerek hiyerarşik bir üstünlüğe sahip olmuştur. Bunun bir sonucu
olarak bakanlar kurulu başbakan tarafından belirlenmekte ve gerekti-
ğinde devlet başkanından bir bakanının görevden alınması talep edi-
lebilmektedir.
26
2. Devlet Başkanının Siyasi Sorumsuzluğu
Parlamenter sistemde devlet başkanı hangi yolla göreve gelirse
gelsin siyasi sorumluluğu yoktur; bu nedenle parlamento veya başka
bir organ tarafından görevine son verilmesi mümkün değildir.
27
Siyasi
sorumsuzluğun temelinde devlet başkanının sembolik bir konuma ve
yetkiye sahip olması vardır. Gerçekten de kamu hukukundaki yetki
ve sorumluluğun paralelliği ilkesine uygun olarak devlet başkanın so-
rumsuz olması onun yetkisizliği anlamına gelmektedir. Ayrıca devlet
başkanına tanınmış bulunan bu siyasi sorumsuzluğun, onu siyasi tar-
tışmaların dışında, siyasi partilere eşit mesafede, tarafsız ve uzlaştırıcı
bir hakem konumuna taşıyacağı da kabul edilmektedir.
28
Devlet başkanının cezai sorumluluğu açısından ise monarşi ve
cumhuriyetler arasında önemli bir fark vardır. Buna göre monarşiler-
de, kralın kişiliğinin kutsal ve dokunulmaz olduğu, hata yapmayacağı
kabul edildiğinden, kral tam ve mutlak bir cezai sorumsuzluğa sahip-
tir.
“Kral hata yapmaz, kral kötülük yapmaz.”
ilkesine dayanan bu sorum-
suzluk sadece görevle ilgili olmayıp kişisel suçları da içermekte ve
kralın siyasi, cezai ve hukuki hiçbir sorumluluğu bulunmamaktadır.
29
Nitekim parlamenter monarşi olan İngiltere’de bu mutlak sorumsuz-
luğu ifade edebilmek için şu ilginç örneğe başvurulmaktadır:
“Kral bir
bakanı öldürürse bundan başbakan sorumludur. Eğer başbakanı öldürürse
bundan kimse sorumlu olmaz.”
30
26
Tanör – Yüzbaşıoğlu, s. 343-344; Teziç, s. 404; Turhan, s. 51; Özbudun’a göre, hü-
kümet sistemleri açısından 1961 ile 1982 Anayasası arasındaki önemli farklardan
birisi, bakanların başbakana karşı sorumlu tutulması ve bunun doğal sonucu ola-
rak başbakana, cumhurbaşkanından bakanların azlini isteme yetkisinin verilmesi-
dir. Böylece 1982 Anayasası, başbakanı
“eşitler arasında birinci”
olmaktan çıkarmış
ve bakanlar kurulunun gerçek lideri yapmıştır. Bkz. Özbudun, s. 335.
27
Kemal Gözler,
Devlet Başkanları: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi,
Bur-
sa 2001, s. 80-81; Teziç, s. 405; Turhan, s. 51.
28
Tanör – Yüzbaşıoğlu, s. 306-307; Turhan, s. 52; Önder, s. 14.
29
Gözler (Devlet Başkanları), s. 108; Hasan Tunç – Faruk Bilir – Bülent Yavuz,
Türk
Anayasa Hukuku, Ankara 2009, s. 158; Önder, s. 121.
30
Özbudun, s. 317.