

TBB Dergisi 2013 (104)
Ozan ERGÜL
43
yargısal sınırlılığın manifestosu niteliğindeki görüşleri bu bağlamda
aktivistlerin hedeflerinden biriydi. Yargıç Frankfurter’in yargısal sınır-
lılık tezini savunan ve sıkça alıntılanan görüşü şöyledir:
“Bu kanun,
Anayasa ile kendisine yasama yetkisi verilen Kongrenin bu yetkiyi kullan-
masının ve Başkanın teklifi onaylamak ve böylece onu ‘bir kanun’ haline ge-
tirmek yönündeki anayasal yetkisini kullanmasının sonucudur. Onu onayla-
mak, hükümetimizin halk iradesine karşı doğrudan doğruya sorumlu olan ve
Anayasa gereğince kanunun isabetliliğini tayin yetkisine sahip bulunan iki
dalının işlemine saygı göstermek demektir. Bu mahkemenin böyle bir kanunu
geçersiz kılma konusundaki müthiş (awesome) yetkisi, azami ihtiyatla kulla-
nılmalıdır; çünkü pratikte Mahkeme, kendi anayasal fonksiyonunun sınırla-
rını belirlemede, sadece kendi basiretimizle bağlıdır”
.
16
Frankfurter ve Jackson gibi yargıçlar özünde
“yasama iradesine
uyma adına, ister sağda, isterse solda olsun yargının üstünlüğüne karşı çık-
maktadırlar ve bunun yerine kuvvetler ayrılığı ve demokratik sürece dayan-
maktadırlar. Yargısal sınırlılık taraftarlarına göre, yasama hata yapmış ise,
onu telafi edecek olan yasamanın kendisidir. Aksi bir yaklaşım, mahkemelerin
hatalarını düzelteceğini düşünen yasama organının sorumsuz davranmasına
ve demokrasimizin zayıflamasına sebep olacaktır.”
Yine sınırlılık yaklaşımı,
hukukun siyaset olmadığı paradigmasına dayanır. Bu yargıçlar, ortak
hukukun, yasaların ve anayasanın boş damarlar olduğuna inanma-
maktaydılar. Bunların sağladığı anlamlar ve doğru yanıtlar bulunmak-
tadır. Yine bu denli önemli bir diğer husus, mantıklı herkesin farklı
adalet tasarımları olabileceğinden, bir kişinin diğerlerini kendi görü-
şünü dayatmasının doğru olmamasıdır. Bu yöndeki herhangi bir giri-
şim,
“demokratik süreci tehlikeye sokan bir yargısal despotizm olacaktır.”
17
Aktivistlere göre hukuki statükoya
“uymak”
(deference), o statü-
kodan yararlanma amaçlı menfaatleri kayırmak anlamına geliyordu.
Schlesinger’e göre, yargısal aktivistler şöyle düşünmekteydi:
“Mah-
keme siyasetten kaçınamaz, bu nedenle onun sosyal amaçlar için yargısal
yetkisini kullanmasına izin verin.”
Yargısal sınırlılık, en iyimser görüşle
burada anılan
Brown v. Board of Education
davasındaki meşhur muhalefet şerhi ile
tanınan yargıçtır.
16
Koopmans, Tim, Courts and Political Institutions: A Comparative View, Camb-
ridge University Press, (2003), s. 51-2. (Çeviri, Özbudun (2007), s. 258’den alınmış-
tır).
17
Kmiec, (2004), s.1447.