Background Image
Previous Page  236 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 236 / 505 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (105)

İ. Uğur ESGÜN

235

racağı açıktır. Nitekim bir ceza hâkimi adam öldüren birisine günah

diye değil, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddelerini ihlal etti diye

ceza verilmesine hükmedecektir. Buna karşılık; çoğunlukla laik karak-

ter kazanmış modern hukuk, artık dinsel kaynaklı hükümlerle örtüşen

emirleri bir bir sayma yöntemiyle iktibas edebilse de doğrudan dinsel

disiplini referans alan emir-yasak ve yaptırımlara atıf yapmamaktadır.

Oysa ahlaki ilkeleri bir bir sayarak hukuk hükümüne dönüştüren hu-

kuksal düzenlemeler, bunun yanında bizzat genel olarak ahlaka atıf

yapan hükümler de içerebilmektedir. Örneğin; “ahlaka aykırı sözleş-

me yasağı”, “genel ahlak nedeniyle Anayasa’daki bir çok temel hak ve

özgürlüğün sınırlanabilmesi” imkanı artık doğrudan doğruya ahlak

disiplinin temel bir referans alınması anlamına gelmektedir. Bu nok-

tada, artık hukuk hükümlerinin yaptırım veya sonuç bağladığı etkin-

liklerin yorumlanmasında ahlaka aykırı olup olmama tespiti, bizzat

hakimin yorumuna ve takdirine bırakılmış olmaktadır.

11

Keyfiyet böyleyken; pozitif hukuka geçirilmiş bir etik davranmama

“yasağı”nın ihlali “suç” veya “hukuka aykırı fiil” sayıldığında artık etik

değil, bizzat hukuki bir kategori olacaktır. Dolayısıyla hukuk; ahlaki,

dini kategorilere ait değerleri iktibas ettiğinde bu değerler artık pozitif

hukuk unsuruna dönüşür ve fakat hukuk bizzat ahlak veya dine temel

kaynak olarak genel bir atıf yaptığında ontolojik olarak “yabancılaşır”;

hukukun belirliliği ve yöresel değil de ülkesel (ulusal) olan karakteri

sönükleşir. Yine de normatif disiplinlerdeki bu ilke alış-verişi, bir

emir

(hüküm)

alış-verişi olarak, sadece emrin ihlaline bağlanan yaptırımın

dönüştürülmesi ve bir göreceli durumdan bir başka göreceli duruma

uyarlanmış olur. Hukuk, etiğe gönderme yaptığında ise daha evrensel

bir karaktere bürünür ve bu ulus-üstü yönüyle olumlu sayılabilir; an-

cak, burada da “belirlenmişlikten belirlenmemişliğe geçiş” anlamında

bir ontolojik yabancılaşmadan ve görecelikten kurtulamaz.

Bu nedenle, yazımızda yaptırımsız kurgulanacak ve ahlak felsefesi

veya evrensel ahlak açısından değil de, davranışların insan, insanileş-

me; yaşam, yaşamsallığa aykırı olmama evrenselliği referansında sor-

gulandığı bir “etik” kavramsallaştırması temel oluşturmaktadır. Böyle

bir referans noktasında etik sorgulama, ancak yabancılaşma analizle-

riyle mümkün olabilecektir.

11

İoanna Kuçuradi,

Etik,

Türkiye Felsefe Kurumu Yay., Ankara 1999, s. 143-148.