Background Image
Previous Page  242 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 242 / 505 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (105)

İ. Uğur ESGÜN

241

ölçütüne göre “iyi” veya “kötü”; gerekli ve gereksiz, zararsız (yararlı)

veya tehlikeli (sakıncalı) olarak kodlanmasını sağlayacak olmasına rağ-

men bir yaptırım tehdidi içermeyecektir. Sadece kendisinin de “etik”

anlamda “kötü” sayabileceği müspet veya menfi bir eylemde bulunan

birey, bunun farkına vardığında insanilikten ve yaşamcıllıktan yaban-

cılaştığını fark edebilecek ve bu davranışının normatif disiplinlerde

yaptırımı düzenlenmişse bu disiplinleri ciddiye aldığı ölçüde kendisini

yaptırımlara teslim edecektir. Böyle bir durum da ancak dürüstlük ve

vicdani sorumluluk dairesinde gerçekleşebilir. Yani birey yabancılaş-

mamışsa ve etik bilinçle donanmışsa artık bu sonuçları önceden kesti-

rebilme yeterliliği ve alışkanlığı kazanacağı için bir hükme uyması ge-

rektiriyor diye değil; zaten özgürce, isteyerek etik davranış biçimlerini

seçebilecektir. Yok eğer, insanilik ve yaşamcıllıktan uzaklaşmış ve etik

olarak eksilmişse eyleminin sorgulanması sadece ve sadece bir yaban-

cılaşma saptamasının konusu olacak; bu durumda bu yabancılaşma

durumunun bilincine varması gerekecektir. Bireyin “kötü” olduğunu

kabul ede ede yöneldiği bir davranış, artık bireyin normatif disiplinler

açısından

anomie

; etik açıdan ise bir yabancılaşma ve patolojik bir bilinç

(veya bilinçsizlik) durumundan ibaret olacaktır.

Basit bir örnekle açıklamak gerekirse; bir ebeveyn çocuğunun diş-

leri çürümesin diye “dişlerini fırçalamazsan harçlığını keserim” şek-

linde bir hüküm verirse, çocuk dişlerini fırçalamamasının, doğal olan

(dişlerinin çürümesi) sonucundan yabancılaşır ve sadece harçlığı kesil-

mesin diye dişlerini fırçalamaya başlar. Ebeveynini atlatabildiği veya

kandırabildiği her süreçte dişlerini fırçalamadan da harçlığını kapa-

bilir ve bu arada dişlerinin çürümesi sonucunu engelleyememiş olur.

Buradaki

anomie

durumu, artık normatiflikten uzaklaşma anlamında

bir yabancılaşma olsa da aslında bu yabancılaşma, temelinde doğal

nedenlere yapay sonuçlar bağlanması anlamına gelen bir “normatif

yabancılaşma”nın neden olduğu bir sonuç olarak ortaya çıkar. Çün-

kü çocuk, kendine emredilen diş fırçalamanın “iyi”, tersinin “kötü”

olduğuna dair bir bilinç geliştirememiş ve sadece yaptırım tehdidine

bağımlı hale gelmiştir. Normatif yabancılaşmanın anayasal yaban-

cılaşma olarak belirmesi de siyasetin “diş çürümesin” diye değil de

hukuk tarafından “harçlığı kesilmesin” diye hukukun sözünü dinle-

mesi olarak betimlenebilir. 1982 TC Anayasası’nda, vazedilişindeki

siyasetin (askeri müdahalelerin) anti-demokratik karakterine rağmen