Background Image
Previous Page  37 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 37 / 505 Next Page
Page Background

Sulh Hukuk – Asliye Hukuk Mahkemesi Ayrımının Anlam ve Önemi Üzerine Bazı Düşünceler

36

A. GENEL OLARAK

Her şeyden önce, sulh mahkemesi ve asliye mahkemesi ayrımı,

hem hukuk yargısı hem de ceza yargısı bakımından geçerlilik taşıyan,

pozitif hukuk açısından dayanakları da bulunan köklü bir ayrım ko-

numundadır. Aslında, sulh mahkemesi ya da asliye mahkemesi, ma-

kam olarak, tektir. Sulh mahkemesinin hukuk yargısı kısmında görev

yapanı, sulh hukuk; ceza yargısı alanında görev yapanı ise, sulh ceza

mahkemesi olarak adlandırılır. Aynı tespit, makam olarak tek olan,

asliye mahkemeleri bakımından da geçerlilik taşır. Dolayısıyla, sulh

mahkemesi – asliye mahkemesi ayrımının rasyonelliğinin ve işlevselli-

ğinin değerlendirilmesinde, hukuk ve ceza yargısının bir bütün olarak

gözetilmesi, şarttır.

5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye

Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’da, adlî

yargıda ilk derece yargı yeri olarak görev yapacak olan hukuk mahke-

meleri, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla

kurulan diğer hukuk mahkemeleri, yani özel görevli hukuk mahkeme-

leri şeklinde belirlenmiştir (m.4). Bu mahkemelerden olan sulh hukuk

mahkemeleriyle asliye hukuk mahkemeleri, hukuk yargısı alanında iş-

lev üstlenmiş bulunan, tek hâkimli, genel görevli ilk derece yargı yer-

leri konumundadır (5235 s.K. m.5,II).

5235 sayılı Kanun’da, sulh hukuk ile asliye hukuk mahkemele-

rinin, il merkezleriyle bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu

göz önünde tutularak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun da

olumlu görüşü alınmak suretiyle belirlenecek olan ilçe merkezlerinde

kurulması esası benimsenmiş (m.5,I); bu mahkemeler arasındaki ilişki,

görev ilişkisi olarak düzenlenmiş (m.6) ve Hukuk Muhakemeleri Ka-

nunu da, yalnızca, bu görev ilişkisinin içeriğini somutlaştırmakla kal-

mamış (m.2, 4, 383); bunun yanı sıra, bu ilişkiye özel birtakım hüküm

ve sonuçlar bağlamıştır (m.1; 20; 21,I/a; 114,I/c; 115,I,II; 331,II; 353,III;

355 ve 371,II). Bunlar, şu şekilde sıralanabilir:

a) Her şeyden önce görev konusu, kamu düzenindendir (HMK m.1,

2.c.). Çünkü, görev, egemenliğin en somut kullanım biçimlerinden

birisini teşkil eder ve Devlet’in yargı erkinin işleyişiyle doğrudan

doğruya ilişkili olduğu için, emredici hukuk kuralları aracılığıyla

düzenlenmiş bir alan konumundadır; dolayısıyla, uyuşmazlığın

tarafları anlaşmak suretiyle bu alanda tasarruf edemezler.