Background Image
Previous Page  150 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 150 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (106)

Ahmet Cshit İYİLİKLİ

149

zemininde tetkik edip çözümlemesine engel değildir. Kaldı ki, talep-

le bağlılık ilkesi gereği, davanın reddedilmesi, davacının müteakiben

muayyen mal vasiyeti vakıasına dayanarak vasiyetnamedeki malın

aynen, mümkün olmaması ihtimalinde bedelinin kendisine verilmesi-

ni talep etmesine de engel oluşturmayacaktır. Zira ilk davadaki miras-

çı nasbı vakıasına dair verilen red kararı, muayyen mal vasiyeti vakıa-

sına ilişkin talebin tetkikine engel oluşturmayacaktır

29

. Keza tarafların

vakıaya ilişkin yanlış ya da eksik hukuki tavsifleri, hâkimin HMK 33.

maddesi gereği doğru hukuku uygulamasını sınırlayamayacaktır. Zira

somut olaya denk düşen hukuk kuralı hâkim tarafından resen uygu-

lanacaktır. Bu hâkim için bir görevdir. Bu örnek, yani vasiyetname va-

kıası ile ilintili hukuk normu, eş söyleyişle, vasiyetname hayat olayına

uygulanacak kanun hükmü, dava sebebi ile hukuki sebep arasındaki

ince noktayı belirlemektedir. Zira kimi zaman hukuki ilişki ile huku-

ki sebep kavramları hatalı olarak birbiri yerine kullanılabilmektedir.

Ancak, hukuki ilişki ile hukuki sebep farklı kavramlardır. Bu noktada,

vakıa ile hukuki ilişki kavramları farklı terimleri temsil etmekle bera-

ber yakın ilişki içindedir. Bu yakın ilişki, dava sebebi olan vakıaların

dahil ve irtibatlı olduğu ya da onu niteleyen, tavsif eden genel hukuk

kategorisi, hukuki ilişkinin vücuduna sebebiyet verecektir. Bu ilişkiye

uygulanması gereken spesifik (özel) norm ise hukuki sebebi oluştu-

rur. Bir diğer ifadeyle, somut ihtilafın sebebiyet verdiği tavsif, hukuki

ilişkiye; somut ihtilafa uygulanacak kanun hükmü ise hukuki sebebe

vücut verecektir. Yani hukuki ilişki genel, hukuki sebep ise özel norm-

dur. Bu sebeple, bazen dava sebebi ile hukuki sebep arasında kesin bir

çizgi çizmek güçleşmekle beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 25

ve 33. maddeleri iki müessesenin, sınır ve fonksiyonlarını belirlemiştir,

29

“Kesin hükümden söz edebilmek için, tarafların ve müddeabihin aynı olmasının

yanı sıra dava sebeplerinin de aynı olması gerekir, dava sebebinden maksadın ise,

hukuki sebepler değil, bilakis davanın dayanağı olan vakıalar olduğu yerleşmiş

yargı kararları ve ağırlıklı doktrin görüşleriyle ortaya konulmuştur. Bu durum-

da kesin hüküm bakımından davanın gerçek sebebi vakıalardır. Çünkü hakim, bu

vakıalarla bağlı olduğu ve bunlar dışındaki vakıaları resen nazara alamadığı için

(HUMK’nun 75,1) birinci davada yalnız o vakıalar için inceleme yapmış ve yalnız

o vakıalara dayanarak kararını vermiştir, şu halde kesin hüküm yalnızca o vakıalar

bakımından oluşmuştur. Buna karşılık aynı taraflar arasında, aynı konuda açılan

ikinci davanın dayanağı vakıalar, birinci davada ileri sürülen vakıalardan farklı

ise, birinci dava sonunda alınan hüküm ikinci davada kesin hüküm teşkil etmez ve

ikinci dava mesmudur; çünkü iki dava arasında sebep birliği mevcut değildir.” (11.

HD 20.01.2009, 2007/5750, 2009/473); (11.HD 20.01.2011, 2009/2270, 2011/406).