Background Image
Previous Page  156 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 156 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (106)

Ahmet Cshit İYİLİKLİ

155

var ise, bu ihtimalde de, ıslah geçerli olacak mıdır? Somut bir dava-

da, davacı vekili, yerel mahkemeye

55

müracaatla dava dilekçesinde;

müvekkilinin tatil için geldiği Manavgat’ta, davalının işyerinden halı

beğenip satın aldığını, halının değerinin 18.228 Euro olduğunu, da-

valının, Kanada’da başka bir müşterilerinin satıma konu halıyı teslim

alacağını ve bedeli olan 18.228 Euro ödeyeceğini taahhüt ederek, mü-

vekkilinin ödemeyi yapmasını müteakip halıların Kanada’ya gönderi-

leceğini teklif etmesi üzerine halının bedelinin davalılara ödendiğini,

ancak Kanada’da kimsenin gelip halıları alamadığını, müvekkili dava-

cının halıların gerçek değerini araştırması neticesinde ödenen paraya

göre çok düşük olduğunu ve müvekkilinin yabancı olmasından dolayı

kandırılarak on katı fazlaya satıldığını ve zarara uğratıldığını ileri sü-

rerek, 18.228 Euro’nun faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş; müteaki-

ben verdiği 11.10.2011 tarihli ıslah dilekçesinde ise, dava dilekçesinin

hazırlama aşamasında yeminli tercüman temin edilemediğinden kay-

55 “Dava, alacak talebine ilişkindir. Davacı taraf başlangıçta davaya konu halıların

piyasa değerinin 10 katına kendisine satıldığını belirterek bir nevi halıların hile

ile satıldığını ileri sürmüş ve halıların bedeli için ödediği 18.228 Euro’nun iade-

sini talep etmiş, daha sonra ıslah ile halıların kendisine teslim edilmediğini ve

böylece davacının Borçlar Kanunu 106. maddesi uyarınca satıcının temerrüdü

nedeniyle sözleşmenin feshiyle ödenen bedelin davacıya iadesini talep ve dava

etmiştir. Dava ıslah edildiği için ıslah talebinde belirtilen hususlar üzerinde du-

rulması gerekir. Islah talebinde davacı taraf satıcının temerrüdüne yani dava ko-

nusu halıların davacıya teslim edilmediği şeklindeki olguya dayanmıştır. Oysaki

ilk dava dilekçesinde Kanada’da halıları davacıdan gelip alan olmadığını belirt-

miş, aynı şekilde halıların değerini araştırdığında değerinin 10 katına kendisine

satıldığını öğrendiğini ve böylece kandırıldığını anladığını belirtmiştir. Bir kişi-

nin kendisine teslim edilmeyen bir halının bizzat inceleme ve test ile saptanacak

değerini saptayabilmesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Bundan başka

davacı vekilince dosyaya sunulan 11.07.2007 tarihli e-mailde davacının telefonda

sizinle 7.280 Euroyu nakit olarak malların tesliminde ödeyeceğimiz hususunda

anlaşmıştık şeklindeki beyanı ve davada tüm bedeli talep ettiği nazara alındı-

ğında davacının halıları teslim aldığının kabulü gerekir. Bir an için bunun böyle

olmadığı düşünülse bile davacı tarafın ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü Borçlar

Kanunu’nun 106/1. maddesinde karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki ta-

raftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip

bir mehil tayin veya münasip bir mehilin tayinini hakimden isteyebilir, hükmü

yer almaktadır. Buna göre temerrüde düştüğü ileri sürülen tarafa mehil veril-

mesi hakimden istenebilecek bir durumdur. Bu husus üçüncü kişiye gönderilen

e-maille kanıtlanamaz. Davacı tarafın hem bu yasa maddesinde belirtilen usulde,

hem de doğrudan davalıya yönelik herhangi bir ihtarın varlığı kanıtlanamamış-

tır. Bu nedenle davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” (Manavgat 1. Asliye

Hukuk Mahkemesi, 31.01.2012, 2009/79, 2012/18).