

TBB Dergisi 2013 (106)
Ahmet Cshit İYİLİKLİ
179
hâkim, çekişmeyi öncelikle hukuki açıdan çözmek zorundadır
215
. Bu
görüşe göre; hâkim önüne getirilen vakıaları, haksız fili, haksız zen-
ginleşme hükümleri çerçevesinde tetkik etmeyip
216
, salt sözleşmeye
aykırılık hukuki sebebi zemininde inceleyip karara bağlamış ise, bu-
rada kesin hüküm, sadece sözleşmeye aykırılık sorumluluğu ile sınır-
lıdır. Zira davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış,
tetkik edilmiş olanlar hakkında kesin hüküm mevzu bahis olur
217
.
Yani kesin hüküm otoritesinin bağlayıcılık güç ve vasfının, ancak ve
ancak kesin hüküm mevzusu
218
ile kaim olarak sınırlılığı maddenin
içeriğinde mündemiçtir
219
. Bu sebeple, maddi anlamda kesin hüküm-
hukuki sebepler değil, bilakis davanın dayanağı olan vakıalar olduğu yerleşmiş
yargı kararları ve ağırlıklı doktrin görüşleriyle ortaya konulmuştur. Bu durum-
da, kesin hüküm bakımından davanın gerçek sebebi vakıalardır. Çünkü hakim,
bu vakıalarla bağlı olduğu ve bunlar dışındaki vakıaları re’sen nazara alamadığı
için (HUMK’nun 75,1 md.), birinci davada yalnız o vakıalar için inceleme yap-
mış ve yalnız o vakıalara dayanarak kararını vermiştir, şu halde kesin hüküm
yalnızca o vakıalar bakımından oluşmuştur. Buna karşılık aynı taraflar arasında,
aynı konuda açılan ikinci davanın dayandığı vakıalar, birinci davada ileri sürülen
vakıalardan farklı ise, birinci dava sonucunda alınan hüküm ikinci davada kesin
hüküm teşkil etmez ve ikinci dava mesmudur; çünkü iki dava arasında sebep bir-
liği mevcut değildir. (11. HD. 2007/5750-2009/473K. bu doğrultudadır.) Somut
olayda, ilk açılan davanın dayandığı maddi vakıa ile işbu temyize konu davanın
dayanağı maddi vakıa arasında bir ayniyet bulunmadığından, mahkemece, işin
esasına girilerek karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, dava dos-
yası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan
delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunma-
masına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının
reddine karar vermek gerekmiştir.” (11.HD 20.10.2009, 2008/396, 2009/10698).
215
Meriç, Kesin Hüküm, s. 413.
216
Meriç, Tasarruf İlkesi, s. 79.
217
Özekes, Hukuki Sebep, s.765. “Aynı maddi vakıalar, farklı hukuki sebeplerle olsa
da aynı hukuki sonuca götürüyorsa ciddi bir sorun ortaya çıkmaz. Ancak aynı
maddi vakıalardan hareketle, ancak farklı hukuki sebeplere dayanarak farklı so-
nuçlara da ulaşılabilir.”
218
Gürdoğan, s.38. ; Meriç, Kesin Hüküm, s.392.
219
“Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece
nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenle-
melere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasında-
ki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince
hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun
şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ay-
rıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklık-
ta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü
kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa’nın 141/3 .
maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK’nun 27 ve 297. mad-
deleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Öte yandan, bazen bir mahkeme