Background Image
Previous Page  52 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 52 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (106)

Özcan ÖZBEY

51

Bu açıklamalara göre AİHM, sınırlamanın yasayla belirlenmiş ol-

masının yanında hukuken öngörülmüş olmasını da aradığı görülmek-

tedir. Kayasu / Türkiye davasında

22

şu yaklaşım ortaya konulmuştur:

“Mahkeme, ancak vatandaşlara davranışlarını önceden ayarlama

imkanı verecek kadar açık düzenlemelerin Sözleşme’nin 10(2). fıkra-

sı anlamında hukuk normu olarak kabul edilebileceğini hatırlatır. Bu,

belirli bir eylem neticesinde doğabilecek sonuçların, bir danışmanın

da yardımıyla olayın şartları içinde makul bir ölçüde öngörülebilmesi

anlamını da taşımaktadır. Önceden görülebilirliğin mutlak bir ölçüde

olması gerekmez. Hukuken öngörülebilirlik, her ne kadar arzu edilir

olsa da, aşırı bir katılığa yol açabilmektedir. Oysa hukukun değişime

kendini uyarlayabilmesi gerekmektedir. Birçok kanun, işin doğası ge-

reği, yorumlanması ve uygulanması pratik gerçekliğe bağlı olan yoru-

ma açık formüllerdir (bk. örneğin 15.11.1996 tarihli Cantoni - Fransa

kararı, parag. 35; 29.01.2004 tarihli Chauvy ve Diğerleri – Fransa kara-

rı, parag. 43 45).

Mahkeme yine hukuken öngörülmüş olma kavramının, geniş öl-

çüde söz konusu metnin içeriğine, kapsadığı alanın niteliğine ve kap-

samına aldığı insanların sayısına bağlı olduğunu hatırlatır. Hukuken

öngörülebilirlik, kişinin belirli bir eylemin sonuçları hakkında makul

ölçüde bilgi edinebilmesi için bir danışmanın yardımından yararlan-

masını gerektirmesi ile çatışmaz. Bu kural özellikle mesleki yaşamla-

rında büyük bir dikkat göstermekle yükümlü olan kişiler için de ge-

çerlidir; bunlardan karşılaşmaları muhtemel riskleri değerlendirmek

konusunda özel bir özen göstermeleri beklenebilir (bk. Cantoni kararı,

Chauvy ve Diğerleri kararı).”

22

Kayasu /Türkiye davası, 13.11.2008, Kar. No: 10308, Başvuru No: 64119/00,

(Prg. 83-86) karar metni için bkz.

https://aihm.anadolu.edu.tr/aihmgoster.

asp?id=10308, e.t. 18.08.2012, (Mevcut olayda başvurucunun ifade özgürlüğüne

yapılan müdahaleler, açık ve erişilebilir metinlere dayanmaktadırlar. Başvuru-

cuya Hakimler ve Savcılar hakkındaki 2802 sayılı Yasanın 65/a, 69, 70 ve Ceza

Kanununun 159. ve 240. maddelerine göre disiplin cezaları verilmiştir. Mahkeme,

savcı olan başvurucunun“makul bir ölçüde”, söz konusu iki düzenleme uyarınca

davranışlarının sonucunun kendisi açısından idari ve cezai yaptırımlar doğura-

bileceğini öngöremediğini iddia edemeyeceği kanaatindedir. Mahkeme buradan

uyuşmazlık konusu müdahalelerin Sözleşme’nin 10. maddesi anlamında “huku-

ken öngörülmüş” olduğu sonucuna varmaktadır).