Background Image
Previous Page  53 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 53 / 473 Next Page
Page Background

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında İfade Özgürlüğü Kısıtlamaları

52

Dink / Türkiye davasında

23

başvurucular, Türk Ceza Kanunu-

nun referans yaptığı “Türklük” ifadesinin aşırı muğlak niteliğinin,

ulusal hukukun ulaşılabilirliğini ve öngörülebilirliğini ortadan kal-

dırdığını, ayrıca Yargıtay’ın, bu ifadeyi Türk etnik kökenli kişilerin

sahip oldukları tüm değerleri içerecek şekilde yorumladığını, bunun

da Anayasa’nın etnik ya da dini aidiyetlerine bakılmaksızın tüm Türk

yurttaşları kapsayan “Türk” tanımıyla çeliştiğini iddia etmişlerdi.

AİHM şu değerlendirmede bulunmuştur:

“Mahkeme, 10/2. madde anlamında ‘yasayla öngörülmüş olma’

ibarelerinin öncelikle, şikayet edilen müdahalenin iç hukukta temelinin

olmasını gerektirdiğini; ama aynı zamanda söz konusu yasanın nitelik-

lerine de gönderme yaptığını hatırlatır: Söz konusu ibareler, yasanın,

ilgili kişiler nezdinde ulaşılabilir olmasını, bu surette ilgilinin bundan

doğabilecek sonuçları öngörebilmesini ve hukukun üstünlüğü ilkesine

uygun olmasını gerektirir ( bkz, birçok karar arasında, Müller ve di-

ğerleri - İsviçre, 24 Mayıs 1988, § 29, série A no 133, Ezelin – Fransa , 26

Nisan 1991, § 45, série A no 202, Margareta ve Roger Andersson – İsveç,

25 Şubat 1992, § 75, série A no 226-A ). Bu durum karşısında ilk şartın

gerçekleşmiş olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunma-

maktadır. Gerçekten de eski Ceza Kanununun 159. maddesi hükmünde

olduğu gibi, bu hükmü yeniden düzenleyen yeni TCK’nın olayların yü-

rürlükte olduğu dönemdeki 301. maddesi, diğerlerinin yanında Türk-

lüğü aşağılamayı da yaptırım altına almaktadır. İkinci şart açısından

ise, kapsamı oldukça geniş olan ‘Türklük’ ifadesinin, başvurucuların

ileri sürdüğü gibi ilgili normun öngörülebilirliğini ve ulaşabilirliğini

zedeleyip zedelemediğini belirlemek gereklidir. Yargıtay bu ifadeyi

Türk etnik kökenli kişilerin sahip oldukları değerleri ve gelenekleri içe-

recek şekilde yorumladığı ölçüde, Anayasadaki tüm Türk yurttaşlarını

etnik ya da dini aidiyetlerine bakılmaksızın kapsayan ‘Türk’ tanımıyla

çelişir bir durum ortaya çıkmaktadır. Mahkeme, bu açıdan başvurucu

Fırat Dink’in TCK’nın 301. maddesinden suçlanmasının öngörülebilir-

liği konusunda ciddi şüpheler ortaya çıkabileceği görüşündedir.” Bu-

nunla birlikte, Mahkeme, müdahalenin gerekliliği konusunda vardığı

sonucu dikkate alarak (136. paragraf), sorunu burada incelememiştir.

23

Dink / Türkiye davası, 14.09.2010, Kar. No: 13160, Başvuru No: 2668/07, (Prg. 112-

116) karar metni için bkz.

https://aihm.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=13160,

ve

http://www.inhak.adalet.gov.tr/,

e.t. 18.08.2012.