

TBB Dergisi 2013 (107)
Ali İbrahim AKKUTAY
305
ICSID Sözleşmesi’nin 27. maddesiyle ise, Sözleşme’ye taraf olan
devlet bizzat kendisi ilgili maddede öngörülen durumlarda diplo-
matik koruma yolunu işletmeyeceğini taahhüt etmektedir. Devlet bu
Sözleşme’ye taraf olarak, mevcut bir yatırımdan kaynaklanan uyuş-
mazlıktan zarar görenin, vatandaşı olan kişi olduğunu bu sebeple onun
kendi zararının giderilmesi için hareket edebileceğini ortaya koymak-
tadır. Tabii bu süreç diplomatik koruma yolunun uygulanmasından
her durumda vazgeçildiği anlamına gelmemektedir. Zira kişi tahkim
yoluna başvurmadığında veya zarar verdiği iddia edilen devlet bu yo-
lun işletilmesi yönünde bir adım atmadığında diplomatik koruma yo-
luna başvurulabilecektir. Karara uygun hareket etmeme durumunda
söz konusu yolun işletilebileceği zaten daha önce de belirtildiği üzere
ilgili madde metninde yer almaktadır.
İşte Calvo kaydına benzer bir durumun bulunup bulunmadığı
yönündeki bir soru ancak kişinin tahkim sürecini işletmesine ilişkin
olarak akla gelebilir.
21
Zira kişinin tahkim süreci içerisinde olması,
vatandaşlığında olduğu devleti diplomatik koruma yolunu işletmek-
ten alıkoyduğu için bir Calvo kaydı olup olmadığının düşünülmesine
neden olabilir. Halbuki her iki yol birbirinden farklıdır. Calvo kay-
dında kişi, vatandaşlığında olduğu devletin diplomatik koruma yo-
lunu hiçbir şekilde kullanamayacağı yönünde hukuken uygulanması
mümkün olmayan bir taahhütte bulunurken, ICSID Sözleşmesi’nin
27. maddesiyle devlet, vatandaşının yabancı bir devletle olan yatırım
uyuşmazlığına ilişkin tahkim sürecinin sonucunda yabancı devletin o
karara uymama durumu olana kadar diplomatik koruma yolunu işlet-
meyeceğini bizzat kendisi kabul etmektedir.
21
Arjantinli hukukçu Carlos Calvo’nun, yabancı yatırımcıların ilişki halinde bu-
lundukları devlet vatandaşlarına uygulanan muameleye tabi olacağı ve yalnızca
bu devletin ulusal mahkemelerine başvurma hakkına sahip olduğu yönündeki
görüşlerine katılan devletler bakımından ICSID Sözleşmesi önemli bir özelliğe
sahiptir. ICSID Sözleşmesi’ne taraf olarak, Merkez’in yetkisini kabul eden bu
devletler, artık yatırım ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin olarak
kendilerine diplomatik yollarla talepte bulunulamayacağı güvencesine sahip ol-
maktadırlar. ICSID tahkimi, yabancıların gördüğü zararların giderilmesi amacıyla
gözdağı siyasetine son verilmesini öngörmektedir. Böylece ICSID Sözleşmesi’ne
taraf ev sahibi devletin siyasi olarak büyük güç sahibi olan çok uluslu şirketlere
karşı bütün yükü çekmemesi sağlanmaktadır. (Alvarez, s. 224.)