Background Image
Previous Page  443 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 443 / 505 Next Page
Page Background

Adalet Nedir?

442

letin ne olduğu sorusu, iyi’nin ne olduğu sorusuyla örtüşür. Eflatun,

bu soruya rasyonel bir biçimde yaklaşmak için sayısız çaba sarf eder,

fakat hiçbiri nihai sonuca götürmez. Bir tanıma ulaşılacak gibi olsa, Ef-

latun hemen, bunun kesin olmadığını, daha fazla araştırmanın gerekli

olduğunu söyler. Eflatun sıklıkla, ona hâkim olanın ideaları kavrama-

sını sağlayacak, daha doğrusu idealara yönelik bir fikir verecek belirli

bir soyut düşünme -sözde diyalektik- yönteminden bahseder. Ancak

kendisi, diyaloglarında bu yöntemi uygulamaz; en azından bize, bu

diyalektik kavramanın sonuçlarını bildirmez. Üstelik mutlak iyi ideası

konusunda, onun bütün rasyonel kavrayışın ötesinde olduğunu açık-

ça ifade eder. Felsefesinin içsel güdülerini sunduğu VII. Epistle’inde

Eflatun, mutlak iyi görüşünün, yalnız belirli bir tasavvufi tecrübeyle

mümkün olduğunu ve buna da sadece belirli sayıda (birkaç) kişinin

kutsal lütufla ulaşabileceğini, ancak bu belirli sayıda kişinin tasavvufi

görüşünün nesnesini, yani mutlak iyiyi, (insana ait) bir dilin sözcük-

leriyle betimlemenin mümkün olmadığını belirtir. Bu nedenle, adalet

nedir sorusuna bir cevap (vermek) mümkün değildir. Çünkü adalet,

Tanrı’nın (eğer gerçekten öyleyse), sadece birkaç seçilmiş kişiye vah-

yettiği ve o kişilerin diğerlerine aktaramadığı bir sırdır.

Eflatun’un adalet felsefesinin, temel ilgisi adalet olan İsa’nın öğ-

retisine ne kadar yakın olduğunu görmek ilginçtir. Tevrat’ın, adaletin

intikam olduğu yönündeki ussal cevabını, yani göze göz dişe dil il-

kesini reddettikten sonra İsa, yeni adalet öğretisi olarak sevgi ilkesini

ilan eder. Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin, haksızlığa direnme-

yin, diğerlerini yargılamayın, kötülük yapanı, hatta düşmanlarınızı

bile sevin. Bu adalet anlayışı, gerçekte kurulabilecek her türlü top-

lumsal düzenin uzağındadır, zira bu adalet anlayışının özü olan sevgi

açıkça, sevgi olarak nitelendirdiğimiz insan içgüdüsü değildir. Bu du-

rum, sadece düşmanını sevmenin insanın doğasına aykırı olmasından

değil, fakat aynı zamanda İsa’nın, kadını ve erkeği, ana-babayı ve ço-

cukları birleştiren insani sevgiyi kesin olarak reddetmesinden ötürü

de böyledir. Cennet Krallığına girmek isteyen herkes, evinden, eşin-

den, kardeşlerinden, ailesinden ve çocuklarından vazgeçmelidir. İsa

öyle bir noktaya kadar giderek demiştir ki: “Her kim ki annesinden,

babasından, çocuklarından ve kardeşlerinden nefret etmeksizin bana

gelirse, o benimmüridim olamaz.” İsa tarafından öğretilen sevgi insa-

ni bir sevgi değildir. Onun öğrettiği sevgi, insanı, Cennetteki Tanrısı