Background Image
Previous Page  152 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 152 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (108)

Mustafa Bayram MISIR

151

hukuk ayrımını düşünmeyi de sağlayan egemenlik kuramının “temeli

pek çürük”tür (2000: 381).

Duguit’ye göre, kamusal güçle egemenliği birbirinden ayıran ve

egemenlikle kamusal gücün yalnızca bir vasfını ifade eden, özellikle

Alman yazarların terminolojisi reddedilmelidir. Egemenlik, kamusal

güç, devlet gücü, siyasal otorite gibi deyimler eş anlamlıdır ve ege-

menlik sözcüğü bunların hepsini karşılayan en kullanışlı kavramdır

14

(2000: 379). Egemenlik kuramı, 1789’da gelişiminin en sağlam man-

tık yasalarına uygun olarak inşa edilmiş son aşamasına ulaşmıştır.

Temellerinde, Roma imparatorluk döneminin anısı, feodal senyörlük

kurumu, dominium, yani aynı zamanda hem Roma kökenli hem de

feodal olan mülkiyet kuramı, 13. yüzyılın teolojik öğretileri, 15. yüz-

yılın ikinci yarısında Protestan düşünürlerin kuramları ve son olarak

da, 18. yüzyıl ansiklopedistlerinin ve filozoflarının öğretileri yer alır.

Duguit’ye göre tüm öğretinin temel noktası, “egemenliğin bir irade

olduğu”dur. Buradaki irade kavramı psikolojik niteliğe sahiptir. Bu

nitelik, iradenin özne bağımlı bir eylem sürecinin ilk nedeni olmasıdır

(2000: 382; 1954: 62).

Buna göre, egemenlik, kendinden başka hiçbir şey tarafından belir-

lenmemek gibi, kendine ve yalnızca kendine özgü bir niteliği olan ira-

dedir. Yetkisini kendinden alan, yani eylem alanını, ne yapabileceğini,

ne yapması gerektiğini, ne yapamayacağını, ne yapmaması gerektiğini

kendisi belirleyen, kısacası, yalnızca kendisi tarafından belirlenen bir

iradedir. Buradan da, anayasa hukuku ders kitaplarında klasikleşmiş

şu tanıma ulaşılır: “Yönlendirdiği ilişkiler açısından, tabiatı gereği,

kendisine üstün ya da rakip herhangi bir gücü tanımayan otoriteye

egemenlik denir”

15

(2000: 384). Egemenliğin bu niteliğinden çıkan bir

14

Bu eleştiri, bugün egemenlik kavramını, otorite, siyasal iktidar vd. kavramlarla

ya da “yeni toplumsal sözleşme” kuramlarıyla, örneğin bkz. Rawls (2007), ikame

etmeye çalışan Amerikan siyaset bilimi ve kamu hukuku içinde güncellenebilir.

15

Duguit, bu tanımı Profesör Esmein’in

Anayasa Hukuku İncelemesi

adlı yapıtından

aktarıyor (2000: 384). Türk hukuk fakültelerinin

Anayasa Hukuku

(Teziç, 1998) ya

da

Türk Anayasa Hukuku

(Özbudun, 2000) gibi ders kitaplarında da benzer tanımlar

vardır. Örneğin, “Egemenlik öncelikle dış egemenlik ve iç egemenlik olmak üzere

iki değişik anlamda kullanılmaktadır. ‘Dış egemenlik (

souveranineté extérieure

,

ex-

ternal aspect of sovereignty

)’, uluslararası ilişkiler alanında söz konusudur. Dış ege-

menlikten, kısaca, bir devletin diğer devletlerden daha aşağı konumda olmaması,

başka devletlere tâbi bulunmaması ve dış ilişkilerde diğer devletlerle eşit olması

anlaşılır. (...) ‘İç egemenlik (

souveranineté intérieure

,

internal aspect of sovereignty

)’,

devletin kendi ülkesi içinde söz konusu olan egemenliğidir. İç egemenlik de kendi