Background Image
Previous Page  156 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 156 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (108)

Mustafa Bayram MISIR

155

Filozofların dediği gibi devlet vazediliyor, yani apriori olarak

devletin varlığı ve kişiliği kabul ediliyor ve devlet devlet olduğu

için egemenlik sahibidir deniliyor. Millete gelince, bu doktrinde

millet devletin ancak bir organıdır, tıpkı parlâmento gibi. Millet

seçmek için bir organdır, parlâmento yasamak için bir organdır.

Böyle bir doktrinin ulaştığı neticeler kolayca görülüyor. Eğer mil-

let devletin sadece bir organı ise, devlet milletin görevini ve hakla-

rını istediği gibi düzenler ve sınırlar. (1954: 61)

İnkar edilemezdi ki, “Rousseau’nun düşünceleri Hegel’e politik

felsefesini ilham etmiş

19

ve zamanın

Alman hukukçuları Hegel’in felsefe-

sinden çıkardıkları kuvvet doktrini ile içeride mutlakıyet, dışarıda saldırganlık

şeklinde tecelli eden Alman politikacısına ilham vermişlerdi

” (abç, 1954: 66).

Sonuç olarak, Duguit’ye göre, “egemenlik mevcut değildir; mev-

cut olan egemenliğe olan inançtır. Bu inancın ardında bir şey yoktur,

hiçbir zaman da hiçbir şey olmamıştır”. Bu inanç tehlikelidir ve bu-

nun için yıkılmasını tamamlamalıdır. Hükûmet edenlerin

20

emretme

hakları yoktur ama

kamu hizmetlerini yürütme, örgütleme, düzenleme

görevleri

vardır. Kamu hizmeti görevi, hükûmet edenlerin yetkilerini

aynı zamanda hem kurar, hem de sınırlar. “Devlet egemenliği inancını

yıkmaya çalışma ödevinde olmamızın sebebi” diye söyler öğrencile-

rine Duguit, “bu inançla kamu hukukunu kurmanın mutlak surette

imkânsız olmasından doğar” (1954: 67).

Duguit’nin hukuki realizmi, yukarıda belirttiğim gibi,

Durkheim’dan etkilenmiştir ve sosyal dayanışma kavramına dayanır

ve bu çerçevede bir gerçeklik olarak devleti, yok olması gereken bir

organizasyon olarak değil, meşru bir otorite olarak görür. Ama insan

topluluklarının yaşaması için gerekli olan bu otorite, sözüm ona süb-

jektif hukuk üzerine kurulamaz, başka deyişle Hegelci formülün aksi-

ne ne

hak

kın kaynağıdır ne de

egemen

dir. Hukuki bir gerçeklik olarak

19

Duguit, Alman kamu hukuku düşüncesinin köklerinde yer aldığından ötürü,

ironik bir şekilde Rousseau’nun, güzel bir Fransızca ile yazmış ise de Fransız

olmadığını, Cenevreli bir Kalvinist olduğunu, bu durumun politik zihniyetinin

anlaşılmasını kolaylaştırdığını vurgulayarak, “bu ulusal egemenlik kuramına

dayanan Fransız geleneğinden daha kötücül bir kuvvet-devlet kuramı geliştirdi”

diye yazar (1954: 66).

20

Özellikle hükümdar, egemen, yöneten vb. bir kavram kullanılmamıştır. Hükûmet

de kamu hizmeti organizasyonlarından biridir. Hükûmet eden de sadece ve

sadece bu örgütlenmede görev alan biridir; diğer herhangi biri gibi.