Background Image
Previous Page  166 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 166 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (108)

Mustafa Bayram MISIR

165

Kısacası Komünistler her yerde mevcut toplumsal ve siyasal

düzene karşı her devrimci hareketi desteklerler. Bütün bu hareket-

lerde ne ölçüde gelişmiş olduklarına bakmaksızın mülkiyet soru-

nunu hareketin temel sorunu olarak öne çıkarırlar. (2008: 51)

Komünist Manifesto

’nun “Proleterler ve Komünistler” başlıklı İkin-

ci Bölümünde, “Komünistlerin teorisi tek bir ifade ile özetlenebilir:

özel mülkiyete son verilmesi” diye yazarlar Marx ve Engels, ama bu,

“Komünizmin ayırt edici özelliği, genel olarak mülkiyete son verilme-

si değil, burjuva mülkiyetine son verilmesidir” (2008: 33-34). Aksine

komünizmde kullanım değerine göre gerçekleşen bireysel mülkiyet

genelleşir. Komünizm, kapitalizmin özel mülkiyeti karşısına bireysel

mülkiyeti diker. Bu bölümün sonundaki taleplerin büyük çoğunluğu

da mülkiyetle ilgilidir.

Marx, Engels’le birlikte,

Komünist Manifesto

’da somut taleplerle

birlikte özel mülkiyetin aşılması olarak açıkladığı komünizmi bir ha-

reket olarak da daha önce yazdıkları

Alman İdeolojisi

’nde maddileşti-

rerek; kapitalist toplumun ‘katlanılamaz’, yani kendisine karşı devrim

yapılan bir güç haline gelmesi için yabancılaşmanın insanlığın büyük

kitlesini “mülksüz” kılması ve bunu üstelik varolan bir zenginlik ve

kültür dünyasına karşı yapması gerektiğini, her iki öncülün de üretici

güçlerde büyük bir artışı, üretici güçlerin yüksek derecede bir gelişme-

sini şart koştuğunu, daha bugünden yerel değil dünya tarihsel varlık-

ları içindeki insanların gerçek tecrübede varoluşlarını gerektiren üreti-

ci güçlerin bu gelişmesinin mutlak olarak gerekli bir öncül olduğunu,

çünkü bu olmazsa yalnızca yoksulluk ve kıtlığın genelleştirilmesinden

başka bir şey yapılmış olmayacağını ve kıtlıkla birlikte ihtiyaçlar uğru-

na mücadelenin yeniden başlayarak tüm o ‘eski pisliğin’ canlandırıl-

mış olacağını (1999: 61), yazar:

Çünkü, insanlar arasında evrensel bir ilişki ancak üretici güç-

lerin bir evrensel gelişmesiyle kurulmuş olur. Bu evrensel ilişki, bir

yandan bütün ülkelerde eş zamanlı olarak ‘mülksüz’ kitleyi (evren-

sel rekabeti) doğurarak, her ülkeyi ötekilerin devrimlerine bağım-

lı hale getirir ve sonunda yerel bireylerin yerine dünya- tarihsel,

tecrübede evrensel bireyleri geçirir. Bu olmaksızın 1) komünizm

ancak yerel bir fenomen olabilir; 2) ilişki güçlerinin kendileri evren-

sel, dolayısıyla katlanılmaz güçler olarak gelişmez; boş inançlarla

kuşatılmış güdük koşullar olarak kalır ve 3) ilişkilerin her genişle-