

İbralaşmayı Yoksayan Etik İlişki/Yozlaşan Gerekçe
306
Yasa, içerdiği tuzaklarla ana dili susturan, savunmayı yıldıran,
yargı dilini dayatan bir engele dönüşme potansiyelini canlı tutar. Dü-
zenlemenin ana dil ile savunma hakkını morfolojik açıdan oldukça dar
bir alana sıkıştırması, yargı diyalektiğinin zemininde daralmaya yol
açar. Örtülü bir anakronizme düşer, yargılamayı kendi öz, bağlam ve
dinamiklerinden bilerek uzaklaştırır. Gerçeklik ve hukuki tanı aşama-
larında söyleneceklerin önemli bir kısmını atıl bırakarak, gerekçenin
ana dille kucaklaşmasını, getirdiklerinden doyasıya istifadesini bir
hayli kısıtlar.
Ana dilin, diyalektiğe katkısının tercüme giderleri ile engellenme-
si, kısıtlanması,
dil-erişim-gerekçe üçlüsü
arasındaki yoğun, derin, ka-
dim ve güçlü bağı hiçe sayan bir başka paradokstur. Bu haliyle, mülga
düzenlemenin gerisine düşen ve onu aratacak bir oluşuğa dönüşen
hükmün, aklı cebinde kalan savunmaya gelecek vaat etmesi, gerekçe-
ye arzuladığı katkıyı doyasıya tanımasına izin vermez.
Bu yaklaşımı tartışmalı kılan diğer husus; savunma, yargılama
ve hükmün ana dile olan ihtiyacının gerçek ve doğruluğunu sınama
yetkisinin kürsüye verilmiş olmasıdır. Yargılama kendine has bir dil
kullanır. Bu özgülük sokak dilini hepten yadsımaz. Ondan bir ihtiyacı
ölçüsünde yararlanarak kendi jargon, söz ve söylemini inşa eder. Nevi
şahsına münhasır bu söylem, gerektiği yer, zaman ve ölçüde esnekle-
şir, görece davranarak, gerçeği uğruna mütevazıleşir. Bu etik olmak-
lıktır. Kibir, yargılamayı, kürsüyü, hükmü öznel gerçeğinden farkında
olmadan koparır.
Kürsünün yargılama dilinin derinliğine, inceliğine, dil ve anlam
bilgisine yeterince vakıf olmamasına rağmen, ana dil gereksiniminin
sahiciliğini saptamakla ödevli kılınması, mukkederatını tayine kalkış-
ması ironidir. Siyasetin zorladığı bu yaşam tarzı, yargılamayı ekse-
ninden çıkarır, politik düşünce ve konseptle etik olmayan bir ilişkiye
zorlar. Saflaşan gerekçe anlayışı, siyasetin müdahale ettiği, biçimlen-
dirmeye kalkıştığı nahoş bu ilişki tarzını kesinlikle yoksar. Onun usul
hükümlerini sömürmesini, olanaklarından yararlanarak şekillenmesi-
ni, manüplasyona aracılık etmesinin omzuna yüklediği vebalden çeki-
nir, sorumluluğu ağır bulur.
Ölçütsüzlük, bu yetkinin bir başka otorite nezdinde denetlenmesi-
ni güçleştirmekle kalmaz, yasamanın ana dile verdiği olanağın kısıtlı
ve yetersiz de olsa uygulanmasını önler.