

Kamulaştırmada Gerçek Karşılık Hakkı ve Pazar Değeri
100
Gerçek karşılık hakkı denilerek ifade edilmek istenen anlam, ka-
mulaştırılan taşınmaz malikinin bedele ilişkin tüm hukuksal güvence-
lerinin teminat altına alınmasıdır. Bu bağlamda, “gerçek karşılık hak-
kı” üç temel güvenceyi içermektedir.
i. Kamulaştırmaya konu taşınmazının gerçek karşılığının tespiti ile
sonuçlanacak hukuksal bir sürecin olması gereklidir. Bu süreç, önce-
likle adil yargılama ilkelerine uygun bir muhakemeyi güvence altına
almalıdır. Çalışmada, kamulaştırma sürecinin adil yargılama ilkeleri
açısından değerlendirilmesi amaçlanmadığından bu konuda inceleme
yapılmamıştır.
ii. Ulusal ve uluslararası değerleme ilkelerine göre tespit yapacak
bir değerleme organı tarafından taşınmazın o tarihteki gerçek karşılı-
ğının tespiti sağlanmalıdır. Tespit edilen bu bedel, bağımsız bir değer-
leme organı tarafından denetime elverişli şekilde hesaplanmalı, adil
ve makul olmalıdır. Bu koşula ilişkin IV. Bölümde bir değerlendirme
yapılmıştır.
ii. Tespit edilen gerçek karşılığın peşin ödenmesi esas olmalıdır.
Aksi takdirde, bu bedelin kamu alacakları için öngörülen en yüksek
faiziyle birlikte ödenmesi güvence altına alınmalıdır. Özellikle kamu-
laştırmasız el atma davalarında önemli hak ihlallerine neden olan pe-
şin ödeme ve faiz konusu ayrıntıları nedeniyle bu çalışma kapsamında
değerlendirilememiştir.
1. İnsan Hakları Metinlerindeki Temeli
Sözleşme ve antlaşma formatında olmadığı için “ilkesel bağlayı-
cılığı” ve “evrensel ortak değerler”i ifade eden, içerdiği haklar açısın-
dan, bireysel koruma mekanizması öngörmeyen Evrensel bildirgenin
17 nci maddesinde
13
, mülkiyet hakkının koruma çerçevesi belirlenmiş-
tir. Bildirge’de, “Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun
bırakılamaz” şeklinde bir hüküm yer almakta ise de el konulan bir ta-
şınmazın gerçek karşılığının ödenmesine ilişkin bir somut güvence yer
almamaktadır.
13
Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi madde 17:
“Herkesin tek başına ve başkalarıyla or-
taklaşa mal ve mülk edinme hakkı vardır. Hiç kimse keyfi olarak mal ve mülkünden yoksun
bırakılamaz”.