

Öldürmeye Teşebbüs ile Kasten Yaralama Mukayesesi ve Uygulama Sorunları
348
rıya tepki amaçlı karşı saldırının olmadığı, aksine meşru savunma ile
haksız tahriki birbirinden ayıran ve F’nin fiilini savunma amaçlı hale
getiren hemzamanlığın gerçekleştiği, bu şekli ile olayın “meşru savun-
ma” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ortadadır.
Örneği biraz daha geliştirelim. F’nin elinde bıçak bulunsun, diğer-
lerinin elinde ise saldırı aleti bulunmasın. Bu halde dahi doğrudan doğ-
ruya meşru savunmanın oluşmadığı söylenemez; zira meşru savunma-
da orantılılık koşulunu her olaya göre ayrı değerlendirmek gerekir.
Birden fazla kişinin saldırıda bulunması ve saldırıda bulunan kişilerin
saldırılan kişiye göre fiziki açıdan daha güçlü gözükmesi karşısında
F’nin bıçakla bu kişilere karşı eylemlerde bulunması, şayet D ve E’ye
isabet eden bölgeler hayati bir önemi haiz değilse veya birden fazla
eylemde bulunulmamışsa, meşru savunmanın sınırlarını aşmak olarak
nitelendirilemeyecektir, yeter ki F’nin amacı, saldırıyı defetmek olsun.
Saldırıda bulunan kimse veya kimseler ile savunmada bulunan
kimsenin kişisel durumlarını da dikkate almak ve silahın fiziki kuv-
vetsizliği gidermek için icat edildiğini unutmamak gerekir
17
.
Savunma hareketlerinin ve bu hareketlerde kullanılacak vasıtala-
rın orantılı olması gerekmesi ile birlikte, bu orantının somut durumu
ortaya koyduğu heyecan, telaş veya korkudan dolayı mutlaka aynı
veya yakın olması beklenemez. Burada hakimin, yapılan savunma ha-
reketleri ve vasıtalar ile saldırı arasında kabul edilebilir bir dengenin
olup olmadığını araştırması ve tespit etmesi gerekir
18
.
Orantılılık meselesi ile ilgili emsal teşkil edecek bir kararında Yar-
gıtay, miras anlaşmazlığı nedeniyle silahsız birkaç kişinin toplu olarak
annelerini evinden zorla götürmek istemeleri üzerine, anne olan sanığın
bıçağı, mağduru korkutmak için salladığı sırada mağduru yaralaması
olayında, meşru savunma koşulunun gerçekleştiğini kabul etmiştir
19
.
Meşru savunma bilinci; kişinin, kendisine veya başkasına yönelik
bir tecavüzün varlığının bilincinde olması ve bu tecavüzü defetmek
amacı ile hareket etmesi durumunda mümkündür
20
.
17
Sulhi Dönmezer–Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Cilt II, 11. Bası,
Beta Basım Yayın, İstanbul, 1997, s.118.
18
Ersan Şen, Türk Ceza Hukuku – Suçun Genel Esasları ve Unsurları, a.g.e., s.408.
19
Bkz. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 05.03.2002 Tarihli ve 3997/632 sayılı kararı.
20
İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayıncılık, An-
kara, 2012, s.334.