Background Image
Previous Page  144 / 441 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 144 / 441 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (110)

Olgun DEĞİRMENCİ

143

ortadan kaldıran bir yanılma türü iken, yasak yanılgısı, kaçınılmaz

olması durumunda kusurluluğu etkileyen bir yanılma olarak karşı-

mıza çıkmaktadır.

Hukuki yanılma - fiili yanılma ayrımının, hukuki yanılmanın

özellikle ceza kanunları dışındaki hukuki yanılma durumu ile birlikte

yorumlanması hâlinde, tipte yanılma - yasak yanılgısı ayrımı ile aynı

sonuçları vereceğini ifade etmiştik. Bu kapsamda, ceza kanunlarını

bilmemeyi düzenleyen TCK’nın 4’üncü maddesinin, TCK’nın 30’uncu

maddesi ve hukuki yanılma - fiili yanılma ve tipte yanılma - yasak

yanılgısı ikilileri karşısındaki konumunu da izah etmek gerekmekte-

dir. TCK’nın 4’üncü maddesi

“Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayıl-

maz.”

şeklindeki ifadesi ile hukuki yanılma kavramının kanuni temeli

olmaktadır.

58

Bu kapsamda, söz konusu maddenin yasak yanılgısı kar-

58

29 Haziran 2005 tarih ve 5377 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi ile değişiklik yapıl-

madan önce TCK’nın 4’üncü maddesinin 2’nci fıkrasında “Ancak sakınamayaca-

ğı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse

cezaen sorumlu olmaz” hükmü mevcuttu. Maddeye ilişkin gerekçede, “Tasarıda,

kişinin bir fiilin hukuk düzenince yasaklandığına ilişkin kaçınılamayacak hata-

sı dikkate alınmamaktaydı. Anayasamızda güvence altına alınan kusur ilkesiyle

açık biçimde çelişen bu durumun düzeltilmesi zorunluluğu nedeniyle maddeye

ikinci fıkra eklenmiştir.

Bu hükümle, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için,

bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre,

kişi, işlediği fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde ol-

malıdır. Ancak, işlenen fiilin kanunlarda suç olarak tanımlanmış olduğunu bil-

mek gerekmez.

İşlenen fiilin hukuken kabul görmez bir davranış oluşturduğu hususundaki ha-

tanın kaçınılamaz olması hâlinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz

olduğunun belirlenmesinde ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bu-

lunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları göz önünde bulundurulur.

Hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel

cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.” denmektedir.

TCK m.4/2’yi ilga eden 5377 sayıl Kanun’un 1’inci maddesinin gerekçesi ise şu

şekildedir;

“Kusurluluk açısından önemli olan, kişinin, işlediği fiilin hukuken tasvip edilmez

bir fiil olduğunun bilincinde olmasıdır. Ancak, işlenen fiilin pozitif hukuk me-

tinlerinde cezalandırılabilir bir fiil olarak, yani suç olarak tanımlanmış olduğunu

bilmek gerekmez. Hatta, işlenen fiilin haksızlık teşkil ettiğinin bilincinde olduktan

sonra; ayrıca cezaya layık bir haksızlık olduğunun bilinip bilinmediğinin araştırıl-

masına gerek yoktur.

Bu bakımdan, 19. yüzyılda ceza hukukuna hâkim olan “Error iuris nocet” (“ka-

nunu bilmemek mazeret sayılmaz”) kuralı, yeni Türk Ceza Kanununda “ceza ka-

nunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” şeklinde ifade

edilmiştir. Böylece, klasik

ceza hukuku anlayışının bir sonucu olan “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz”

kuralının kapsamı, büyük ölçüde daraltılmış olmaktadır.