Background Image
Previous Page  145 / 441 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 145 / 441 Next Page
Page Background

Ceza Hukukunda Yanılma Kavramı ve Hukuka Uygunluk Nedenlerinde Yanılma

144

şısında gereksiz olduğu ve TCK’dan çıkartılması yönünde görüşler de

bulunmaktadır.

59

Belirtmeliyiz ki, yasak yanılgısı - tipte yanılma kav-

ramları, failin hukuki bilgisizliğine dair durumları da açıkça düzen-

lemesinden ve ceza kanunları dışındaki kanunların bilinmemesinin

hukuki mazeret olarak öne sürülmesinin mümkün olmasından dolayı

TCK’nın 4’üncü maddesinde yer alan düzenlemenin gereksiz olduğu-

nu düşünmekteyiz.

60

Ancak, bu kural, Anayasamızla da güvence altına alınan ceza hukukunda kusura

dayalı sorumluluk ilkesini bertaraf eder şekilde yorumlanmamalıdır.

Kişi, işlediği fiilin haksızlık oluşturduğunu bilememiş olabilir. Bu durumda, hak-

sızlık oluşturan fiil açısından kişinin kastı varlığını devam ettirir. Ancak, söz ko-

nusu hata, kişinin işlediği haksızlık açısından sadece kusurunun belirlenmesinde

bir rol oynamaktadır.

Bu hatanın kişi açısından kaçınılamaz olması hâlinde, kişi işlediği fiille ilgili ola-

rak kusurlu telakki edilemez. Bu hata hâlinin, 30 uncu madde kapsamında değer-

lendirilmesi gerektiği düşüncesiyle; kanunun bağlayıcılığı hükmünü düzenleyen

4 üncü maddenin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılması gerekmiştir.”

59

Koca / Üzülmez, s. 301; Artuk / Gökcen / Yenidünya, s. 559.

60

Aksi görüş için, Karakurt, s. 139; “Öğretide ileri sürülen bir görüşe göre TCK’nın

30. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenleme yapıldıktan sonra 4. maddenin önemi

kalmamıştır. Biz bu görüşe katılmamaktayız. Çünkü TCK’nın 21. maddesinin 1.

fıkrasında yer alan kast tanımı ‘suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve

isteyerek gerçekleştirilmesi’ şeklindedir. TCK’nın 4. maddesindeki düzenleme ol-

masaydı, salt 21. maddede yer alan tanımdan hareketle suçun tipikliğinin de kas-

tın kapsamında olduğunu söylememiz gerekecekti. Bu sonuç tipikliğin biçimsel

yönünü düştüğü hukuki hata sebebiyle bilmeyen fakat yaptığı fiilin haksızlığının

farkında olan failin cezalandırılmamasını gerektirecektir. Bir başka ifade ile ti-

pikliğin biçimsel yönü konusunda değerlendirme hatası yapan fail 30. maddenin

son fıkrasındaki düzenleme işlevini yitirmiş olacaktı. Oysa 4. madde tipikliğin

biçimsel yönünü kastın kapsamından çıkarmış ve TCK’nın 30. maddesinin son

fıkrasının uygulama alanını 21. madde karşısında güvence altına almıştır.” (Ka-

rakurt, s. 139, 140); “Zira kanunu/ceza kanununu bilmemenin mazeret sayılma-

dığı şeklinde bir hüküm ceza kanununda olmasaydı, kural üzerinde hata suçun

manevi unsurunu, yani kusurluluğu kaldırmak suretiyle ceza sorumluluğuna

etkide bulunurdu. Kural üzerinde hatanın mazeret sayılmaması ve kusurluluğu

kaldıran bir neden olarak kabul edilmemesi ve bunun genel bir hüküm olarak

kanunda düzenlenmesi, hükmün herkes hakkında ve her koşulda uygulanacağı

anlamına gelir. Bu itibarla örneğin, tam olmayan akıl hastası, yaşı on iki yaşından

büyük olup on sekiz yaşından küçük olan kimseler gibi ceza ehliyeti tam olma-

yanlar bakımından da söz konusu kural uygulanır. Dolayısıyla anlama ve isteme

yeteneği tam olmayanların kanunu bilmeden suç işlemeleri kendilerini sorumlu

olmaktan kurtarmayacaktır.” (Güngör, Devrim, “Kural Üzerinde Hata”, Türkiye

Barolar Birliği Dergisi, S.:68, 2007, s.148); “Haksızlık yanılgısına ilişkin hüküm,

kanunu bilmemek mazeret sayılmaz kuralının mutlak bir şekilde uygulanmaması

gerektiği yönündeki eleştirileri bertaraf etmek üzere kanuna alınmıştır. Önceleri

hükmün, uygulamada kişileri suç isledikten sonra cezalandırılmaktan kurtarabi-

lecek nitelikte bir düzenleme durumuna gelebileceği yolunda endişeler söz ko-

nusu olmuşsa da, bu endişelerin yersiz olduğu görüşü artık hâkimiyet kazanmış