

TBB Dergisi 2014 (111)
Murat Volkan DÜLGER
333
ilgili olarak ise FBM, CCP m.136/a(3) gereğince, MG’nin poliste, savcı-
lıkta ve sorgu yargıcı önünde verdiği ifadelerin ve ikrarların yasaklan-
mış sorgu yöntemleriyle elde edildiklerinden dolayı ceza davasında
delil olarak kabul edilemeyeceğini belirtmiştir. Bu nedenle MG’nin bu
yasak sorgu faaliyetlerinin bir sonucu olarak verdiği her ifade, hukuka
aykırı bir delildir ve muhakemede kullanılamaz. Bu delil dışlama (Be-
weisverwertungsverbot – Exclusionary Rule) işlemi, sadece yasadışı
tehditten hemen sonra verilen ifadeleri değil; ayrıca CCP 136a madde-
sinin ihlalinin sonuçları devam ettiği sürece, o günden itibaren soruş-
turma makamlarına verilen bütün diğer ifadeleri de kapsamaktadır
19
.
FBM, MG’nin itiraflarının ve bildirimlerinin CCP m.136a/3 doğ-
rultusunda delil olarak kabul edilemez olduğunu belirtirken, MG’nin
ifadeleri sonucunda elde edilen delilleri (çocuğun cesedi, tekerlek izleri
vs.) bundan hariç tutmuş ve bunların yargılamada kullanılabileceğine
karar vermiştir
20
. Diğer bir deyişle, bunların hukuka uygun delil nite-
liğini taşıdığını ve kullanılabilir olduğunu ifade etmiştir. Bölge Mah-
kemesi bu sonuca, hem değerlendirme dışı bırakılacak deliller hem
de değerlendirilebilecek deliller açısından ilginç bir ayrım yaparak
ulaşmıştır. Buna göre yasak yöntemlerin kullanılması suretiyle sebep
olunan usulsüzlük ancak, sanığın sonraki ifadesi sırasında, acıya tabi
tutma tehdidinin bir sonucu olarak verdiği önceki ifadelerinin kendisi-
ne, aleyhine delil olarak kullanılamayacağına ilişkin bir bilgilendirme
yapılması halinde giderilebilirdi. Buna karşın gerçekte başvurucuya
sadece ifade vermeme hakkı bulunduğu söylenmiş, kendisine hukuka
aykırı elde edilen delillerin kabul edilebilir olmadığına dair bir bilgi
verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun sonraki ifadelerini verme-
den önce yapılan bilgilendirme, bir “nitelikli bilgilendirme” (qualifizi-
erte Belehrung) değildir
21
. Görülüğü üzere burada, karşılaşılan hassas
durum neticesinde, hukuka aykırılığın giderilebilmesi için adeta tıp
hukukunda kullanılan “aydınlatılmış onam” benzeri bir “aydınlatıl-
mış bilgilendirme” yapılması gerektiği, bu yapılmadığı takdirde, kötü
muamele akabinde verilen ifadeden sonra verilen ifadelerin de mağ-
değerlendirilmesini yapmış ve yaşam hakkını, adil yargılanma hakkına üstün tu-
tarak bu yönde bir karar oluşturmuştur.
19
Gäfgen v. Almanya, §28, 29.
20
LG Frankfurt, 23 Strafverteidiger 325, 2003.
21
Gäfgen v. Almanya, §30.