

TBB Dergisi 2014 (112)
Fahri BAKIRCI
283
aksi yöndeki gerekçesine rağmen, bir bakıma Anayasa’daki şekil dene-
timine ilişkin sınırlamaların dolaylı bir yoldan aşılmasını sağlamıştır.
Dolayısıyla 1961-2008 arasındaki yaklaşık yarım asır boyunca 1982-1991
arası hariç olmak üzere benzer bir şekil denetiminin yapıldığını söyle-
mek yanlış olmayacaktır.
AYM 25/12/2008 tarihinde verdiği E. 2008/71, K. 2008/183 sayılı
kararında içtihadını değiştirmiştir. Bu değişiklik daha sonra 17.01.2013
tarihli ve E. 2012/19, K. 2013/17 sayılı kararda neredeyse aynı sözcük-
lerle tekrar edilmiştir. AYM bu iki karar arasında 24/5/2012 tarihli E.
2012/48, K. 2012/75 sayılı kararında aynı içtihadı tekrarlamıştır. Ancak
ilginç bir biçimde bu kararında farklı bir gerekçe kullanmıştır.
Buradan yola çıkarak AYM’nin 1982 sonrası uygulamasına yeniden
başladığı sonucu çıkarılabilir. Buradaki içtihat değişikliğinin bir ileriye
gidişi mi yoksa bir gerilemeyi mi temsil ettiği ayrıca tartışılabilir. Bu
makale, bu içtihat değişikliğinin bir geriye gidişi temsil ettiği varsayı-
mına dayanmaktadır. Bunun gerekçesi ileride açıklanacaktır. Burada
bundan daha önemli bir konu üzerinde durulacaktır. Bu konu, AYM’nin
iki kararının gerekçesindeki çelişkidir. Sözü edilen kararların gerekçe-
sinin birbirini takip eden iki paragrafından ilki şöyledir:
İçtüzük hükümleri genellikle şekle ait kurallardır. Dolayısıyla bir
yasa tasarısının TBMM’de yasalaşma usulü ve sürecine ilişkin İçtüzük
kuralları gereğince yapılan işlemler yasanın şekil unsurunu oluştur-
maktadır. Bu nedenle, davacının başvuru dilekçesindeki iptal istemi,
Yasa’nın yapılış şekline yönelik olup iptali istenilen kuralların “şekil” yö-
nünden denetimini gerektirmektedir. Anayasa Mahkemesi kararlarında
da belirtildiği gibi şekil bakımından denetim, mevzuatın Anayasa ve İç-
tüzükte öngörülmüş bulunan usul ve şekil kurallarına uygun biçimde
yapılıp yapılmadığı hususlarının denetimidir. Zira, herhangi bir hukuk
kuralı ancak Anayasa’nın öngördüğü ya da Anayasa’ya uygun hukuk
kurallarının müsaade ettiği usullere göre konulabilir. Biçim kuralları,
bir tasarı ya da teklifin kanunlaşmasına kadar geçirdiği tüm evrelerde
uyulması gereken usul ve şekil kurallarının bütününü ifade eder.
41
Gerekçenin bu paragrafı incelendiğinde sanki eylemli içtüzük de-
ğişikliği içtihadı devam edecekmiş gibi bir izlenim doğmaktadır. Çün-
kü
herhangi bir hukuk kuralı ancak Anayasa’nın öngördüğü ya da Anayasa’ya
41
Bakırcı, 2008, s. 2151