

TBB Dergisi 2014 (115)
Çağrı YÜCEL
123
mektedir. Birçok sözleşmedeki hak ve yükümlülükler sadece kanuna
göre çözümlenirken, sigorta sözleşmelerinden doğan hak ve yükümlü-
lüklerde kanun yeterli olmamakta, genel şartlar, poliçe özel şartları ve
klozları birlikte değerlendirilmektedir. Özellikle özel şartlar ile klozla-
rın, genel şartlar ve kanuna uygun olup olmadığı teknik bir konudur.
Son yıllarda sigortacılar bakımından da bilgilendirme yükümlülüğü-
nün doğması, tüketicilerin taraf olduğu sigorta sözleşmelerinin farklı
şekilde yorumlanması gibi etkenler, konunun teknik boyutunu daha
da arttırmaktadır. Dolayısıyla böyle bir konuyla ilgili görüş bildirmek,
hak sahiplerini buna göre doğru yönlendirmek işin uzmanı avukatlar
tarafından yapılmalıdır. Bir kez daha hatırlatılmalıdır ki, avukatın te-
kel hakkının amacı kişilerin haklarının sağlıklı ve doğru bir şekilde ko-
runmasıdır. Böylesine teknik bir konunun konuyla ilgili hiçbir hukuki
bilgisi olmayan kişilerce takibi, telafisi zor zararların doğmasına da se-
bep olabilecektir. Bundan sonra bu bakış açısıyla konu yeniden yargıya
götürülmeli ve olayın arkası bırakılmamalıdır. Ayrıca sigorta şirketleri
ve Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği ile iletişime geçilerek,
Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin I. fıkrası hatırlatılmalı, sigorta
takipçileri tarafından yapılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu ve tıpkı
yargı kararlarında olduğu gibi, bu kişilerce yapılan taleplerin dikkate
alınmaması talep edilmelidir.
Avukatın tekel hakkının önündeki ikinci engel maalesef avukat-
ların kendisidir. Yıllar boyunca avukatlık, uyuşmazlıkların doğu-
mundan sonra, uyuşmazlığın çözülebilmesi için mahkemeler önünde
tarafların temsil edilmesi gibi algılanmış, buna karşılık avukatlığın
danışmanlık boyutu göz ardı edilmiştir. Özellikle şirket sözleşmele-
rinin yapılması, şirket genel kurullarının toplanması gibi sürekli ya-
pılan ve aslında tamamen hukuki birer iş olan bu işler tamamen mali
müşavirlere terk edilmiştir. Her ne kadar Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2. maddesi ile bu
meslekleri icra edenlere, özellikle muhasebe kayıtlarının tutulması ve
bunlarla ilgili danışmanlık yapılması hakları verilmişse de, şirket ku-
ruluş sözleşmesinin tamamen hukuki bir konu olduğu açıktır. Dolayı-
sıyla bu konuyla ilgili de gerekli girişimler yapılmalı ve fakat öncelikle
avukatların bu konuyla ilgili uzmanlıklarının arttırılması amacıyla
yaygın, kapsamlı ve yeterli eğitim çalışmalarına başlanmalıdır. Bu eği-
tim sadece şirket kuruluşları, genel kurullar vs. ile sınırlı olmamalı,
ayrıca ticari defterler, bu defterlerin okunması gibi temel muhasebeye
ilişkin bilgileri de kapsamalıdır.