Background Image
Previous Page  421 / 517 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 421 / 517 Next Page
Page Background

İşe İade Davalarında Makul Sürede Yargılanma Hakkı

420

AİHM tarafından geliştirilmiş ayrı bir garanti olarak düşünülebilir.

Dolayısıyla iç hukukta öngörülen düzenleyici nitelikteki süreler aşıl-

mış olsa dahi, başvuranların Sözleşme kapsamında makul sürede yar-

gılanma hakları ihlal edilmemiş olabilmektedir.

iii. Düzenleyici Sürelerin Miktarına Oranla Makul Olmayan

Gecikmelerin İhlal Oluşturacağı Görüşü

Yukarıda ayrıntılı biçimde anlatıldığı üzere İş Kanununda işe iade

davalarının toplam 3 ay içinde kesin olarak karara bağlanması gerek-

tiği düzenlenmiştir. Üçüncü görüşe göre; söz konusu sürelerin birkaç

gün aşılmasıyla ihlalin ortaya çıkacağını kabul etmek, hem sürelerin

düzenleyici nitelikte olması hemde adaletin gerçekleştirilmesini ikinci

plana atabileceği riskini taşıması nedeniyle pek mümkün görünmek-

tedir. Fakat söz konusu sürelerin makul süre ile hiçbir ilişkisi olmadı-

ğını kabul etmek ve görmezden gelmek de, kanun koyucunun abesle

iştigal ettiğini ve hiçbir anlamı olmayan kurallar vaaz ettiği anlamı-

na gelir ki, bu durum kanun koyucunun iradesine ve öngörülen süre

içinde davasının sonuçlandırılmasını bekleyen tarafların haklı bek-

lentilerine uygun değildir. Bu bağlamda, her iki görüşün de belirtilen

sakıncalarından dolayı, bu sürelerin miktarıyla orantısız gecikmelerin

ihlal oluşturacağı görüşü savunulabilirdir. Yani işe iade davalarında

öngörülen üç aylık süre aşılır aşılmaz ihlal ortaya çıkmazsa da, diğer

davalar gibi örneğin iki veya üç yılı aşan yargılamaların makul olarak

değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir. Bu durumda iki veya üç yılı

aşan işe iade davaları karmaşık ve çözümü güç davalar değilse makul

süre yönünden sorunlu olarak ifade edilebilir.

İş Kanununda belirtilen söz konusu süreler, doktrinde ve uygu-

lamada, Türkiye’nin gerçekleriyle bağdaşmadığı ve uygulanma kabi-

liyetinin olmadığı gerekçesiyle eleştirilmekte ve bu durum sürelerin

aşılmasına mazeret olarak gösterilmektedir. Bu bağlamda kanunda

belirtilen bu sürenin, uygulamanın gerçekleriyle bağdaşmadığı belir-

tilmekte ve en azından tebligat için geçen süreler dikkate alındığında

dahi (özellikle bir tebligat yanlışlığı ortaya çıkmış ve yeniden tebligat

yapılması gerekmişse) bu kadar kısa sürede yargılamayı tamamlama-

nın çoğunlukla bir temenni olarak kalacağı ifade edilmektedir.

50

Aynı

50

75. Yaş Günü İçin Prof. Dr. Baki Kuru Armağanı; Özekes, s.489