

TBB Dergisi 2016 (116)
Yasin SEZER / Uğur BULUT
221
11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 4. maddesiyle İdarî Yargı-
lama Usûlü Kanununun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen
ek cümle bu riskleri bir nebze olsun giderilebilecek niteliktedir. Buna
göre, tam yargı davalarında dilekçede belirtilen miktar nihaî karar
verilinceye kadar harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak
üzere artırılabilecektir
30
. Görüldüğü gibi bu yeni düzenleme, davacı-
nın dava açarken belirlediği miktarla bağlı kalması ve sonradan ek bir
dava da açamaması nedeniyle uğrayabileceği zararları giderebilecek-
tir. Bu sayede Hukuk Muhakemeleri Kanununun ıslaha ilişkin düzen-
lemelerine atıf yapılmamasının olumsuz sonuçları da giderilmiş
31
ve
davacıya talebini artırabilme olanağı getirilmiştir.
30
Bu yönde bir değişikliğin gerekliliği uzun süredir savunulmaktaydı. Bu konuda
bkz. Yılmaz, Yasak, s. 31-32; Özcan Elvin Evrim, “İdari Yargılama Hukukunda
Islah”,
Türkiye Barolar Birliği Dergisi,
2011, S. 92, s. 230 vd.; Kaya/Akcan, s. 136;
Birtek, s. 33; Özelçi Aytaç/Simil Cemil, “İdari Yargının İşlevi Yönünden Islah
Kurumu”,
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
, 2009, C. XI, (Bilge Umar’a
Armağan C.II), s. 1742 vd. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 21.07.2009
tarihli Okçu/Türkiye kararında, onaltı yıl süren davada talep edilen tazminat mik-
tarının enflasyon karşısında anlamsızlaşması ve idarî yargıda ıslah kurumunun
da yokluğu nedeniyle adil yargılanma ve mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine karar
vermiş ve Türk hükümetinin idare hukukundaki bu boşluğu gidermek için önlem-
ler almasını istemiştir. Bu konuda bkz. Karakış Şefik, “İdari Yargıda Islah Üzerine
Bir AİHM Kararı”,
Güncel Hukuk
, Aralık 2009, s. 62-65; Gözübüyük/Tan, s. 703-
704, 729.
Benzer şekilde Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru üzerine verdiği bir kara-
rında, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi’nde görülen bir davada, davacının bilir-
kişi raporu sonrasında yaptığı ıslah talebinin kabul edilmemesini –o tarihte İdarî
Yargılama Usûlü Kanunu’nda buna imkân veren açık bir düzenleme yer almama-
sına rağmen– adil yargılanma ve mahkemeye erişim hakkının ihlâli kabul ederek
davacı lehine tazminata hükmetmiştir. Bu karar için bkz. Anayasa Mahkemesi,
23.07.2014, 2012/1052 (Resmî Gazete, 06.09.2014, S. 29111).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 3. maddesinin Anayasa
Mahkemesi’nce iptal edilmiş olmasının da bu değişikliğe zemin hazırladığı belir-
tilmektedir (Anayasa Mahkemesi, 16.02.2012, 35/20, Resmî Gazete, 19.05.2012, S.
28297). İptal edilen maddeye göre idarî işlem ve eylemlerden kaynaklanan vücut
bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine bağlı maddî ve manevî tazmi-
nat davaları adlî yargının görev alanında kabul edilmişti. Bu konuda bkz. Deynekli
Adnan, Medeni Usul Hukukunda Islah, Bilge Yayınevi, Ankara 2013, s. 14-15.
31
Bu değişiklikten önce, İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 31. maddesinin
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun sadece belirli maddelerine atıf yapıyor ol-
masının Anayasa’ya aykırılığı iddia edilmişse de, 12.06.2008 tarihinde Anayasa
Mahkemesi’nce bu iddia yerinde görülmeyerek oyçokluğuyla reddedilmiştir.
Ancak, bu red kararının karşıoy yazısında ise, idare hukukunun zararı tam olarak
giderme amacı ve özel hukuktaki ıslahın amacından hareketle çoğunluk kararı-
na katılınmadığı belirtilmiştir. Bkz. Anayasa Mahkemesi, 12.06.2008, 2004/103,
2008/121 (Resmî Gazete, 23.12.2008, 27089).