

TBB Dergisi 2016 (116)
Yasin SEZER / Uğur BULUT
233
ödenmesi talebiyle Ankara 5. İdare Mahkemesine yeni bir dava açmış;
idarece gönderilen belgelerden söz konusu sürede uğranılan zararın
1.564.788 TL olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme, 21.12.1990 tarihinde
idarî işlemin iptali ile bu miktarın davacıya ödenmesine ve fazlaya
ilişkin talebin reddine hükmetmiştir. Kararın davalı idarece temyizi
üzerine dosya Danıştay 5. Dairesinin önüne gelmiştir.
Somut uyuşmazlık, yukarıda tartışılan içtihadı birleştirme kara-
rına konu olaya benzemektedir. Nitekim ilgili kararda da bu içtihadı
birleştirme kararına atıf yapılarak, idarenin ilk davada fazlaya ilişkin
hakların saklı tutulmadığı ve aynı işlem nedeniyle ikinci bir tazminat
istenemeyeceği yönündeki savunmaları yerine görülmemiş ve idare
mahkemesinin tazminat miktarına ilişkin kararı onanmıştır.
Burada dikkat çeken husus, her ne kadar içtihadı birleştirme ka-
rarında belirtilen şekilde miktar gösterilmeden tam yargı davasının
açılabileceği bir durum söz konusu olsa da, davacı bu yolu tercih et-
memiş, belirli bir miktar göstererek tam yargı davası açmış olabilir.
Buna rağmen, Danıştay, tam yargı davasına konu olacak zararın kesin
olarak belirlenmesinden sonra yeni bir dava açılabileceğine hükmet-
miştir
60
. Bu karara dayanak olarak gösterilen içtihadı birleştirme kara-
rı ise, sadece davanın başında, dilekçede ve mahkeme hükmünde bir
miktar gösterilmesine istisna tanımaktadır. Bu nedenle, Danıştayın bu
kararında içtihadın kapsam ve anlamını oldukça geniş yorumladığı
söylenebilir. Nitekim kararda yer alan karşı oy yazısında da bu husus-
lara dikkat çekilmiş ve içtihadı birleştirme kararının talepleri parça-
layıp dava konusu yaparak kanunun öngörmediği bir sonuca imkân
tanımadığı belirtilmiştir.
60
Aslında davacı idareye yaptığı yeni bir başvuru sonucu aldığı ret kararına karşı
dava açmıştır. Bu şekilde, ilk işlem veya eyleme karşı dava açma süresinin bir
anlamda yenilenmesi ise kabul edilmemelidir (DİBK, 29.12.1983, E. 1983/1, K.
1983/10 (Kazancı Bilişim-İçtihat Bilgi Bankası; Resmî Gazete, 20.06.1984, S. 18437).
Bkz. “…başvurunun zımnen reddedildiğinin kabulü gerektiği tarihten itibaren 60
günlük dava açma süresi içinde ve en son mesai saati bitimine kadar dava açılması
gerekirken, bu süreler geçirildikten sonra, sona eren dava açma süresini yeniden
canlandırmayacak olan başvurusu üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle
esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır.” Danıştay 5. D., 25.01.2012, E.
2011/8036, K. 2012/191 (Kazancı Bilişim-İçtihat Bilgi Bankası; Şahiner/Pinegöz, s.
202).