

TBB Dergisi 2016 (116)
Yasin SEZER / Uğur BULUT
237
davalarında dilekçede belirtilen miktarın süre ve diğer usûl kuralları
gözetilmeksizin nihaî karar verilinceye kadar harcı ödenmek suretiyle
bir defaya mahsus olmak üzere artırılabileceği hükme bağlanmıştır.
Talebin artırılmasına ilişkin dilekçen, otuz gün içinde cevap verilmek
üzere karşı tarafa tebliğ edilecektir.
Bu kurum doktrinde
73
ve yargı kararlarında
74
ıslah
olarak adlan-
dırılmıştır. Ancak, esasen bu düzenlemenin getirdiği ıslahın sadece
bir boyutunu karşılamaktadır. Zira, özel hukukta ıslah talep sonucu-
nun artırılması yanında iddia veya savunmada dayanılan vakıaların
değiştirilmesine ve genişletilmesine de imkân tanımaktadır
75
. Oysa
6459 sayılı Kanunla getirilen sadece talebin artırılmasına yönelik bir
kurumdur
76
. Talebin artırılması neticesinde davalı idarenin savunma
hakkını kullanamadığı ek kısım için cevap vermesi mümkündür. Bu
ise, savunmanın genişletilmesi anlamına gelmez. Zira davalı idarenin
davanın başında ileri sürülmeyen bir talep kısmı için savunmada bu-
lunması da zaten beklenemezdi. Benzer şekilde, özel hukuk yargıla-
masında da ıslah ile talep sonucunun artırılması veya yeni vakıalar
ileri sürülmesi hâlinde, karşı tarafa bu yeni talep ve vakıalara karşı
savunma imkânı tanınmaktadır
77
. Ancak bu savunmanın kendisi bi-
73
Gözübüyük/Tan, s. 703, 728.
74
“…davanın maddi tazminata ilişkin kısmının Danıştay Onuncu Dairesi’nin
31.3.2010 tarih ve E:2009/14473, K:2010/2490 sayılı kararıyla onanıp
kesinleştiğinden, ıslah talebinin bu aşamada dikkate alınması mümkün değildir.”
Danıştay 15. D., 09.05.2013, E. 2013/4405, K. 2013/3335 (Kazancı Bilişim-İçtihat
Bilgi Bankası).
75
Kuru-Arslan-Yılmaz, s. 531; Görgün-Kodakoğlu, s. 205; Yılmaz Ejder, Islah, 4.
Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2013, Islah, s. 51-52, 129 vd.; Pekcanıtez-Atalay-
Özekes, s. 616; Karslı, s. 702-703; Muşul Timuçin, Medenî Usul Hukuku, 3. Baskı,
Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 303-304; Deynekli, s. 69.
76
İdare hukukunda kendiliğinden araştırma ilkesi hâkim olduğu için (Günday, s.
79-80; Gözübüyük/Tan, s. 730; Erkut, s. 89; Yayla, s. 444; Candan, s. 632; Doğrusöz,
s. 1934), tarafların iddia ve savunmalarını değiştirmek/genişletmek için zaten özel
hukuktaki ıslah benzeri bir kuruma ihtiyaç duymayacakları ileri sürülebilir. Ancak,
İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 16. maddesinde yer alan “Taraflar, sürenin
geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak
iddia edemezler.” şeklindeki düzenleme üzerinde de düşünülmelidir. Nitekim
doktrinde uygulamada çok dikkat edilmese de kendiliğinden araştırma ilkesinin
tam yargı davalarında iptal davalarından daha farklı ve sınırlı uygulanması
gerektiği dile getirilmiştir (Onar, s. 1937, 1980). Bu konuda ayrıca bkz. Candan, s.
619.
77
Kuru-Arslan-Yılmaz, s. 534; Yılmaz, Islah, s. 613; Pekcanıtez-Atalay-Özekes, s.