

TBB Dergisi 2016 (116)
Ahmet İYİMAYA
431
karşı yapılan bireysel başvuru incelemelerinin dinlenemeyeceği, dola-
yısıyla anayasaya uygunluk denetimlerinin yapılamayacağı söylenebi-
lir. Süre kaydından bağımsız olarak, Yüksek Mahkeme uygulaması da
aynı doğrultudadır.
21
kilde bir düzenlemeye yer vermesi tamamen Anayasa’nın bu konudaki hükümle-
rinden kaynaklanmaktadır.
Dava konusu kuralda ayrıca, Anayasa Mahkemesi kararlarının da bireysel baş-
vuru konusu olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa’nın 149. maddesinin birinci fık-
rası gereğince Anayasa Mahkemesi, iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışan bir
Mahkemedir. Maddenin ikinci fıkrasında, bireysel başvurular hariç diğer davala-
rın Genel Kurul tarafından görüleceği, bireysel başvuruların ise bölümlerce kara-
ra bağlanacağı belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dokuzuncu fıkrası ile
153. maddesinin birinci fıkrasında ise Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesin
olduğu belirtilmiştir.
Kanun koyucu yukarıda belirtilen Anayasa hükümleri ile Anayasa Mahkemesinin
çalışma ve yargılama usulüne ilişkin 149. maddesini göz önünde bulundurarak
Genel Kurul tarafından verilen ve Anayasa gereği kesin olan kararların, bölümler
tarafından yapılacak bir incelemenin konusu olamayacağını belirlemiştir. Bu ne-
denle, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından verilen ve Anayasa’nın 148.
ve 153. maddeleri hükmü gereğince kesin olan kararlar aleyhine bireysel başvuru
yapılamaması hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması olarak değerlendirile-
mez.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2., 36. ve 148. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.” (Anayasanın 152 nci maddesinde
yer alan on yıllık sürenin soyut norm denetimi bağlamında durumu için bkz. Prof.
Dr. Ergun Özbudun, age.s.436. Doç Dr. Yılmaz Aliefendioğlu, Anayasa Yargısı ve
Türk Anayasa Mahkemesi, Ank. 1996, s.165 ve dev.).
21
Anayasa Mahkemesi, yasaya dayandırılan hak-ihlali (bireysel) başvurusunu, özel
yasanın 45/3 hükmü temelinde reddetmiştir. Karar aynen şöyledir:
“30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. madde-
sinin (3) numaralı fıkrası şöyledir: “Yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler
aleyhine doğrudan bireysel başvuru yapılamayacağı gibi Anayasa Mahkemesi
kararları ile Anayasanın yargı denetimi dışında bıraktığı işlemler de bireysel baş-
vurunun konusu olamaz.”
Bireysel başvuru yolu, bireylerin maruz kaldığı temel hak ihlallerinin tespit edil-
diği ve tespit edilen ihlalin ortadan kaldırılması için etkin araçları içeren anayasal
bir güvecedir. Ancak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, yasama iş-
lemlerinin soyut biçimde Anayasa’ya aykırılığının ileri sürülmesini sağlayan bir
yol olarak düzenlenmemiştir.
Bir yasama işleminin, temel hak ve özgürlüğün ihlaline neden olması durumun-
da, bireysel başvuru yoluyla doğrudan yasama işlemine değil ancak yasama iş-
leminin uygulanması mahiyetindeki işlem, eylem ve ihmallere karşı başvuru ya-
pılabilir. Bu şekilde bireysel başvuru yolunun kullanılabilmesi için söz konusu
işlem, eylem ve ihmallere karşı başvurulabilecek kanun yollarının da tüketilmiş
olması gerekir.
Başvuru konusu olayda, başvurucu 205 sayılı Kanun’un 26. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan “bir işle meşgul olmak imkanından kati surette
mahrum kaldığı” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini ileri
sürmüştür. Bireysel başvuru kapsamında, bir yasama işleminin doğrudan ve so-
yut olarak Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru
yapılamaz (B. No:2012/237, § 20, 26/3/2013).