Background Image
Previous Page  496 / 617 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 496 / 617 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2015 (119)

A. Eda MANAV

495

V. ALMAN SOSYAL MAHKEMELERİNDE BİLİRKİŞİLİK

A. Genel Bilgi

Sosyal mahkeme bakmış olduğu davada bilirkişi deliline ihtiyaç

duyarsa bilirkişiyi seçmek zorundadır. Hâkim kendi deneyimine göre

tarafsız raporu kim yazacaksa, buna göre bilirkişiyi tespit eder. Al-

manya çalışma ziyaretinde bilirkişi raporlarının daha ziyade iş yerin-

de meydana gelen kazalarda, meslek hastalıklarının tespitinde ve tıbbi

alanlara ilişkin uyuşmazlıklarda alındığı,

95

ayrıca ihtisas bilgisine sa-

hip meslekten olmayan hâkimin de duruşmada bilirkişi gibi bilgisine

başvurulduğu belirtilmiştir.

Resmi sağlık sigortaları için çalışan doktorlar bilirkişi olarak mah-

kemelerde görev alabilmektedir. Sözlü duruşmalarda bilirkişi, rapo-

runu savunmakta, tarafların kendisine sorduğu sorulara cevap ver-

mektedir. Hâkim karar verebilmek için bilirkişi raporlarını beklemek

durumunda kalmakta, bu nedenle diğer mahkemelerdeki dava süre-

sine göre sosyal mahkemelerde davalar daha uzun sürebilmektedir.

Bilirkişiler raporun zorluğu ve harcadığı zamana göre bir ücret

belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün

olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde

bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda ala-

cak belirsiz kabul edilmelidir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından

uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklene-

meyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun

belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Sadece alacak miktarında

taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da miktarın tartışmalı olmasının belir-

siz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların

belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır.

Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahke-

me önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkana sa-

hip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliği-

nin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği

alacağı belirlemesi objektif olarak mümkün, ancak belirleyebildiği alacağını ispat

etmesi, kanunun öngördüğü şekilde (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada

da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlen-

mesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net

şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir.

Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi,

hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabi-

lir.” Yarg. 22. HD., 2.2.2015, E.2014/35731, K.2015/2060. (Kişisel arşiv).

95

SG Aachen,

Beschluss

vom 19.10.2009 - S 9 U 112/06; SG Duisburg, Urteil

vom

09.04.2014 - S 6 U 571/10; SG Dortmund,

Urteil

vom 27.01.2003 - S 23 U 112/01

https://beck-online.beck.de.