

TBB Dergisi 2015 (120)
Cengiz OTACI
583
ğurduğu hukuki pozitivizm ve rasyonalizmin tetiklediği ahlaki akıl
yürütmelerle akılcı çözüm bulunamayacağı. Tabii hukuk anlayışında
derin yaralar açan bu argümanlara göre nesnel olarak neyin doğru ne-
yin yanlış olacağı bilinemezse, tabii hukuk ilkeleri de öznel bir kana-
atten ibaret kalacaktır.
26
Bu ilkelerin, nesnel olan pozitif düzenlemeler
karşısında doğruluğunun sınanması mümkün olamaz.
Her insani düzenin zamanla aşınması gibi hukuki pozitivizm de,
yaşanan somut haksızlıklar karşısında kutsallığından, sorgulanamaz-
lığından çok şeyler kaybetmiştir. Kanun yapma yetkisine sahip yöne-
ticilerin, ağır insan hakları ihlallerine neden olacak, adalet içeriğinden
yoksun ve kendisi haksızlığın kaynağı olan kanunlar yapmaları, yap-
tıklarının ve ettiklerinin meşruiyetini de yine bu kanunlarda bulma-
ları totolojidir. Yetkinin kötüye kullanılması ile yapılanlar yine yetkiyi
kötüye kullanmanın gerekçesi olamaz.
20. yüzyılda tabii hukukun yükselişi, kanunun, neyin doğru ol-
duğunun tek belirleyicisi olmadığını göstermesi açısından kayda de-
ğer bir başarı göstermiştir. Bu çaba, Nazi devlet adamlarını yargılayan
Alman Mahkemelerinin, kanunla ahlak arasında başarılı bir bağlantı
kurmasıyla pratiğe aktarılmıştır.
27
Mahkemelere kanun-ahlak bağlan-
tısını verecek argüman ise tabii hukuktan beslenen Radbruch formü-
lüdür. Formül sayesinde hukuki pozitivizmin, bireyi kanun karşısında
savunmasız bırakması tabii hukukun, insan hakları bağlamında yeni-
den yorumlanması ile engellenmiştir.
Tabii hukukunyükselişinde Stammler, Del VecchioveRadbruch’un
önemli katkıları olmuştur. Radbruch formülünün mahkemelerce be-
nimsenip uygulanması, hukuk-ahlak ilişkisine dair yeni tartışma
alanları açmıştır. Hart-Fuller tartışması, bunların en meşhur olanıdır.
Nazi Almanyasında yaşanan kanuna dayalı hak ihlalleri, II. Dünya
savaşı sırasında ve sonrasındaki hukuk dışı uygulamalar nedeniyle
Radbruch, görüşlerinde kısmi değişiklik yapma ihtiyacı hissetmiş,
1946 yılında ünlü “Yasal Haksızlık ve Yasa Üstü Hukuk” adlı makale-
sini kaleme almıştır. Makalede iler sürülen “kanunun adalet içeriğine
uygun olması, aksi takdirde hukuk sayılamayacağı, itaat edilmeyi hak
26
Wacks, s. 9
27
Wacks, s. 10