Background Image
Previous Page  592 / 617 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 592 / 617 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2015 (120) 

Cengiz OTACI

591

iki gerekçeye dayanmıştır. Fiilin gerçekleştiği zamanda benimsenmiş

olan haklı neden, adaletin ve insanlığın temel ilkelerine açık ve ağır

bir aykırılık taşıyorsa daha üst normu ihlal ettiğinden dikkate alına-

maz. Aykırılık o kadar ağır olmalıdır ki, bütün halkların ortak insani

değerlerine dayanan hukuki kabulleri zedelenmelidir. Mahkeme bu

yorumdan sora Radbruch’ün “kanunun adalete aykırılığı o denli kabul

edilemez olmalıdır ki, kanun artık hukuk olamayacak kadar adalet-

ten uzaklaşmış sayılmalıdır” formülüne yer vermiştir. Dayanılan di-

ğer gerekçe ise şudur; Hâkim, öldürme fiilinin gerçekleştiği zamanda

yürürlükte olan kanun ve kanunun içerdiği şartların araştırılmasında,

fiilin gerçekleştirildiği devletin (Doğu Almanya) pratiğindeki yorumla

değil, orantılılık ölçüsünde yapılmış, doğru yorumlanmış “insan hak-

ları dostu yoruma” dayanmalıdır.

45

4) Dolaylı Faillik

Hukuki pozitivizm anlayışına göre hâkimler, beğenmeseler bile

kanunları uygulamak zorundadır. Pozitivizmin bu katı anlayışı nede-

niyle kanunun, adalete aykırılığı, kabul edilemezliği ve tahammülü-

nün mümkün olamayacağının çok açık olduğu durumda ihbarcılar,

iftiracılar adalet mekanizmasını araç olarak kullanmaktan çekinmez.

Çıkarlarına ve amaçlarına, kanuna uygun bir eylemde bulunduklarını

iddia ederek ulaşırlar. Mahkemeler de böyle bir kanunu uygulayarak,

ihbarcının, iftiracının aleti haline gelir.

Radbruch’a göre her kim, suç işleme maksadıyla kendisine itaat et-

mekle yükümlü olanlar üzerindeki emretme yetkisini kötüye kullanı-

yorsa dolaylı faildir. Yargısal mekanizmaları araç olarak kullanan da

dolaylı faildir. Dolaylı faillik, dönemin siyasi fanatizmini, iktidarın var

olan baskısını, ceza hâkimliği makamının siyasi eğilimini bilen kişi

açısından daha nettir.

46

İhbar yoluyla bir kişiyi Hitler’in politikleşmiş

ceza yargısına teslim eden kişi, adil karara varacak ve hakikati belirle-

yecek hukuki teminatlara sahip bir yargılama sürecine değil, keyfi bir

uygulamaya teslim ettiğini bilir.

47

45

Schlink, s. 41 ; Metin-Heper, s. 54

46

Radbruch, s. 97

47

Metin-Heper, s. 46