Previous Page  103 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 103 / 473 Next Page
Page Background

Anayasa Mahkemesi: “Resmi Nikâh Olmaksızın Dini Nikâh Caizdir”

102

“imam nikahı”nın bölgesel ve sosyo-kültürel faktörlere göre değişiklik arzettiği,

bu bağlamda coğrafi olarak Batı’dan Doğu’ya arttığı, eğitim seviyesi yükseldik-

çe azaldığı, kırsal bölgelerde kentlere daha fazla olduğu, hane refah seviyesiyle

de ilgili olduğu, refah seviyesi çok kötü olan ailelerde % 15, orta olan hanelerde

% 4, iyi olan hanelerde ise % 1 oranında olduğu görülmüştür. Bu tablodan

çıkan sonuç, toplumsal düzenin temel esaslarından biri olarak kabul edilen ka-

dın-erkek eşitliğine dayalı evlilik kurumunun, yani Medeni Kanun’a göre ya-

pılan evlenme akdinin Devletçe bazı yaptırımlarla desteklenmesine ihtiyacın,

kalkınmışlık düzeyi arttıkça ters orantılı olarak azaldığı, ancak toplumun bazı

kesimleri ve bazı bölgeler itibariyle halen bazı yaptırımlara ihtiyaç bulunduğu ve

iptali istenen kuralın bu yönde önemli bir kamu yararına hizmet ettiğidir.

Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik

ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş, 5. maddesinde Devletin temel

amaç ve görevleri sayılmış, 10. maddesinde eşitlik ilkesi, 17. maddesinde kişi-

nin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, 41. maddesinde ai-

lenin korunması ve çocuk hakları düzenlenmiştir. Eşitliği güvence altına alan

10. maddeye 2004 yılında eklenen fıkrada “Kadınlar ve erkekler eşit haklara

sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür”

denilmiş; fıkraya 2010 yılında eklenen cümlede de “Bu maksatla alınacak ted-

birler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz” hükmü getirilmiştir.

İpta-

li istenen kuralla herkesten önce kadınları korumakta olduğundan,

anayasal denetimde işin bu yönünün gözden kaçırılması hatalı so-

nuçlara götürecektir.

Sosyolojik araştırmalara göre

aralarında herhangi bir şekilde ev-

lenme akdi olmadan aile hayatı yaşayan çiftlerin oranı, sadece dini

törenle evlenenlerin oranından daha düşüktür. Öte yandan, bu ka-

tegorideki kişilerle dini törenle evlenmiş olduğunu düşünen kişiler

arasında eşitlik karşılaştırması yapılması da mümkün değildir.

Çünkü eğitim ve ekonomik gücü yüksek olan kişilerin kurduğu birlikteliğin

her iki taraftan herhangi birinin isteği ile sona erdirilmesi genelde toplumsal

barışı bozucu bir etki yatamazken, inançları gereği kendisini dini nikâhla bağlı

sayan taraflar arasında birlikteliğin bozulması çok ciddi sorunlara ve geniş

aileleri de karıştıran, toplumsal barışı bozucu ciddi suçlara yol açabilmektedir.

Durum ve konumları itibariyle farklı olanlar arasında eşitlik karşılaştırması

yapılamayacağı açıktır.

Kuralların öngördüğü cezanın Anayasa’nın 20. ve 24. maddelerindeki

temel haklara ölçüsüz bir müdahale teşkil ettiğinden de söz edilemez. Çünkü