Previous Page  163 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 163 / 473 Next Page
Page Background

Hapishane İdarelerinin Yetkileri ve Hapsedilen Haklarının Sınırı

162

hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkesine atıfta bulunmuş ve disiplin

hukukunda ceza hukukunun temel ilkelerinin uygulanacağını kabul

etmiştir. Mahkeme kararda Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fık-

rasının suçun yasallığı, üçüncü fıkranın ise cezanın yasallığı ilkesini

düzenlediğini ve bu iki koşulun disiplin hukuku bakımından geçerli

olduğunu kabul etmiştir. Kararda “

Anayasa’da öngörülen suçta ve cezada

kanunilik ilkesi, insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir anlayışın öne çıktığı

günümüzde, ceza hukukunun da temel ilkelerinden birini oluşturmaktadır….

Kişilerin yasak fiilleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan, hukuk devleti-

nin temel aldığı, uluslararası hukukta ve insan hakları belgelerinde de özel bir

yere ve öneme sahip bulunan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence

altına alınması amaçlanmaktadır

” denmiş; yasallık için şeklî bakımdan

otoritesinin ve bunun bir sonucu olan ceza verme yetkisinin keyfi ve hukuk dışı

amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi, kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uy-

gulanmasıyla mümkün olabilir. Bu doğrultuda, kamu otoritesini temsil eden

yasama, yürütme ve yargı erklerinin, bu ilkeye saygılı hareket etmeleri; suç ve

cezalara ilişkin kanuni düzenlemelerin sınırlarının, yasama organı tarafından be-

lirgin bir şekilde çizilmesi, yürütme organının sınırları kanunla belirlenmiş bir

yetkiye dayanmaksızın, düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza ihdas etmemesi, ceza

hukukunu uygulamakla görevli yargı organın da kanunlarda belirlenen suç ve ce-

zaların kapsamını yorum yoluyla genişletmemesi gerekir. (B. 2013/849, 15.4.2014,

§ 32) (41) ... Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup; birey, belirli bir

kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya

sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğu-

nu, kanundan öğrenebilme imkânına sahip olmalıdır. Birey, ancak bu durumda

kendisine düşen yükümlülükleri öngörüp, davranışlarını düzenleyebilir. Hukuk

güvenliği, kuralların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerin-

de devlete güven duyabilmesini, devletin de kanuni düzenlemelerde bu güven

duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. (AYM, E. 2009/51,

K. 2010/73, K.T. 20.5.2010; AYM, E.2009/21, K.2011/16, K.T. 13.1.2011; AYM,

E.2010/69, K.2011/116, K.T. 7.7.2011; AYM, E.2011/18, K.2012/53, K.T. 11.4.2012)

Hukuk devletinde, bireylerin belirli bir zaman diliminde hangi fiillerin suç olarak

tanımlandığı ve hangi cezai yaptırımlara bağlandığını bilip öngörebilmeleri, bir

başka ifadeyle ceza hukuku kurallarının öngörülebilir ve erişilebilir olması şart-

tır... Bu nedenle, kişinin işlediği fiilden sorumlu tutulabilmesi için, hangi fiille-

rin suç olduğunun kanunlarda açıkça gösterilmesi gereklidir (AYM, E.1991/18,

K.1992/20, K.T. 31.3.1992). (43) Ceza yaptırımına bağlanan fiilin kanunda açık bir

şekilde düzenlenmesi şartı, suç ve cezalara dair düzenlemelerin şeklî bakımdan

kanun biçiminde çıkarılmasının yeterli olmadığı, bunların içerik bakımından da

belli amacı gerçekleştirmeye elverişli olmaları gerektiğini ifade etmektedir. Bu açı-

dan kanun metni, bireylerin, gerektiğinde hukuki yardım almak suretiyle, hangi

somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını

belli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme

alınmış olmalıdır. Dolayısıyla, uygulanması öncesinde kanun, muhtemel etki ve

sonuçlarına dair yeterli derecede öngörülebilir olmalıdır...” (AYM, E.2011/62,

K.2012/2, K.T. 12.1.2012).