Previous Page  206 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 206 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (122)

Ezgi AYGÜN EŞİTLİ

205

da yanıltıcı, yanlış ifade kullanılan kararlar, hukuken yok hükmünde

olan kararlar kesinleşme koşulu gerçekleşmediğinden kanun yararına

bozmaya konu olmazlar.

Bir kanuni sınırlamanın olmaması karşısında, istinaf ve temyiz

incelemesinden geçmeksizin kesinleşen bu karar adli yargı ilk de-

rece mahkemesi veya hâkimi kararı olabileceği gibi, Yargıtay Ceza

Dairesi’nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği bir karar da olabilir.

Bu halde incelemeyi Yargıtay Ceza Genel Kurulu yapacaktır.

26

Öte yandan kanun yararına bozma, CMK’nda düzenlenmiş olma-

sı ve “karar” ya da “hükme” karşı gidilebilen bir kanun yolu niteliği

göstermesi dolayısıyla, ancak ceza hâkimi veya ceza mahkemesi ta-

rafından verilen kararlara karşı bu yola başvurulabilmektedir. Ceza

mahkemesi ya da ceza hâkimi tarafından verilen bu kararlar 5271 sa-

yılı CMK’ nda tanımlanan ve bu kanundaki yöntem uygulanarak ve-

rilen kararları kapsamaktadır.

Dolayısıyla Cumhuriyet savcısınca verilen kararlar aleyhine bu

yola gidilemeyeceği gibi idari makamlar tarafından verilen idari yap-

tırım kararları aleyhine de bu yol kullanılamaz. Şu kadar ki söz konu-

su kararlara itirazın mümkün olduğu hallerde, itiraz üzerine verilen

ceza hâkimliği ya da ceza mahkemesi kararları aleyhine, kanun yara-

rına bozmaya başvurmaya engel bir hal yoktur.

27

4709 sayılı Yasa ile eklenen 2. fıkra ile 5271 sayılı Yasanın 34/2, 231. ve 232/6.

maddelerinde bir hakkın kullanımının etkin şekilde ve tereddüde mahal bırakıl-

maksızın öğretilmesinin amaçlandığını belirterek; olayımızda temyiz olan yasa

yolunun itiraz olarak gösterilmiş olmasının kabul edilemeyeceğini, 5271 sayılı

Yasanın 264. maddesindeki düzenlemenin hakkın daha etkin kullanımına olanak

sağlamak amacıyla konulmuş yardımcı bir norm olup yargı yeri yanılgısıyla ilgi-

li bulunduğunu, bu itibarla söz konusu yardımcı normun temel normu ortadan

kaldırmayacağını, Yargıtay’da denetleme yetki ve yeteneğine sahip yargıçların

görev yapması nedeniyle kişinin temyiz yasa yoluna başvururken daha rahat

olacağını, oysa başvurulacak yasa yolunun «itiraz» olduğunu öğrendiğinde, «na-

sıl olsa aynı yerde inceleme yapılacak, farklı karar çıkmaz» anlayışıyla çekingen

davranabileceğini ve başvurudan kaçınma yolunu seçebileceğini o nedenle yasa

yolunun itiraz olarak gösterilmesi ile temyiz olarak gösterilmesinin aynı anlama

gelmediği görüşüyle” itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır. (CGK., 5.12.2006

T., 2006/1-278 E., 2006/291 K.,

www.kazanci.com

., yararlanma tarihi: 10.07.2015).

Biz de karşı oyda ifade edilen gerekçeye katılmaktayız.

26

CGK, 5.10.2010 T., 2010/122 E., 2010/180 K.,

www.kazanci.com

., yararlanma tari-

hi: 10.07.2015.

27

CGK., 20.9.2010 T. 2010/2187 E., 2010/12910 T. sayılı kararında; “kesinleşen idari

yaptırım kararlarına karşı başvurulabilecek olağan ya da olağanüstü bir kanun yolu