Previous Page  31 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 31 / 473 Next Page
Page Background

Anayasa Mahkemesi’nin Laiklik ve Bölünmez Bütünlük İlkeleri Ve Hegemonik Koruma ...

30

siyasal önerileri yasak kapsamında değerlendirmiştir.

51

Bu doğrultu-

da bir kararında Mahkeme “Kimi siyasal nedenlerle dış etkenlerden

kaynaklanan, kimi varsayım, yorum ve bahanelere dayanan, insan

hakları ve özgürlük savlarıyla yoğunlaştırılan sakıncalı amaçlara ge-

çerlik tanınamaz. Devlet ‘TEK’dir, ülke ‘TÜM’dür, ulus ‘BİR’dir.” diye-

bilmiştir.

52

Öte yandan Mahkeme’nin siyasal partilere ilişkin bu tür

kısıtlayıcı yaklaşımı, nihayetinde birer siyasal aktör olan kanun koyu-

cunun siyasi üretkenliğini de sınırlandırmaktadır. Zira kanun koyucu

mensup olduğu siyasi partinin ilkeleri çerçevesinde siyaset yapabil-

51

Nitekim Anayasa Mahkemesi bir kararında “Bölünmez bütünlük ilkesi, devletin

bağımsızlığını, ülke ve ulus bütünlüğünün korunmasını da kapsar. Kuruluşundan

beri tekil devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu tarihsel niteliği Anayasa’la-

ra yansımış olup, korunması konusunda güçlü yaptırımlar getirilmiştir. Özen ve

duyarlıkla sürdürülen yapı, ulusun varlık nedeni olup başka çok uluslu ülkelerin

koşulları ile bir tutulamaz. Bu temel ilkeden ödün verilemez. Gerçekte olmayan

bir insan hakkı sorunu ileri sürülerek, devleti parçalamaya yönelik girişime, azın-

lık bulunduğu bahanesi dayanak yapılamaz. Tekil devlet esasına göre düzenlenen

Anayasa’da federatif devlet sistemi benimsenmemiştir. Bu nedenle siyasî parti-

ler, Türkiye’de federal sistem kurulmasına programlarında yer veremezler ve bu

yapıyı savunamazlar. Devlet yapısında ‘bölünmez bütünlük’ ilkesi; egemenliğin,

ulus ve ülke bütünlüğünden oluşan tek bir devlet yapısıyla bütünleşmesini gerek-

tirir. Ulusal devlet ilkesi, çok uluslu devlet anlayışına olanak vermediği gibi böyle

düzende federatif yapıya da olanak yoktur. Federatif sistemde federe devletler

tarafından kullanılan egemenlikler söz konusudur. Tekil devlet sisteminde ise,

birden çok egemenlik yoktur. ‘Devletin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğü’

kuralı, azınlık yaratılmamasını, bölgecilik ve ırkçılık yapılmamasını ve eşitlik il-

kesinin korunmasını içermektedir. “Egemenlik” ve ‘devlet’ kavramlarının, ‘ulus’

kavramıyla bütünleşmesi, devletin herhangi bir etnik kökenden gelenlerle ya da

herhangi bir toplumsal sınıfla özdeşleştirilmesine engeldir. Bunun nedeni; ulusun

çeşitli toplumsal sınıflardan oluşmasına karşın sınıflar üstü bir kavram olmasıdır.

Bunun için, egemenliğin kullanılmasını tek bir toplumsal sınıfa bırakan ya da bir

toplumsal sınıfı egemenliğin kullanılmasından alıkoyan veya egemenliği bölen

düzenlemeler bölünmez bütünlük ve tekil devlet ilkesine ters düşer. Anayasa’da-

ki ‘Türk Milleti’ tanımı içinde dinsel inanç ve etnik kökeni ne olursa olsun her

yurttaş tam eşitlikle yer almakta, bu tanım köken özelliklerinin açıklanıp kulla-

nılmasını asla yasaklamamaktadır. Tersine savlar, yapay halk ulus nitelemeleri,

bölücülük ve ayrımcılık özendirmeleri olmaktan öteye geçemez. Demokrasi, de-

mokrasiyi yıkarak savunulamayacağı gibi demokrasi, demokrasiye karşı ve onu

yok etmek için de kullanılamaz. Demokratik haklar, despotizme araç yapılamaz.”

Karar için bkz. E. 1993/3, K. 1994/2, K. T. 16/6/1994.

52

Karar için bkz. E. 1993/1, K. 1993/2, K.T. 23/11/1993. Öte yandan doktrinde Ana-

yasa Mahkemesi’nin “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” ilkesi

çerçevesinde verdiği kararlar federalizm açısından tartışmaya konu olmuştur.

Çünkü Sevinç’in de belirttiği gibi Mahkeme federal devleti bölünmüş olarak gö-

rüyor; halbuki bölünme esas olarak ayrılma hakkı ile ilgili bir konudur. Murat

Sevinç, Anayasa Yazıları, İmaj Yayınevi, b. 1, Ankara 2010, s. 334.